“Yabancılar, ‘2050 Türkiyesi’ni Kurumsal Hafızada Tutuyor”
Prof. Dr. Kerem Alkin
Küresel ekonomik sistem, ‘sürdürülebilir gelecek’ açısından zor bir dönemden geçiyor. Dünyanın önde gelen 20 önemli ekonomisinin oluşturduğu G-20 Grubu, küresel yoksullukla mücadele, çevrenin korunması ve küresel iklim değişikliğinin önlenmesi gibi, insanoğlunun geleceği açısından kritik önemdeki başlıklara daha etkin ve daha kapsayıcı cevaplar bulmak üzere, 2000 yılında yola çıkmıştı. Ancak, 2008 Küresel Finans Krizi, ülkelerin küresel boyuttaki ortak sorunlara birlikte çözüm üretme azmini, bu kritik önemdeki başlıklara odaklanma azmini zedeledi.
Ülkeler bir yandan küresel meseleler için çaba sarf etme gayretindeyken, bir yandan da kendi ulusal ekonomileri için de çözüm üretmek zorundalar. 2008 küresel finans krizi öncesinde dahi, 170 milyona yaklaşmış olan dünya ölçeğindeki işsizlik sorunu, küresel ekonominin geleceği açısından halihazırda önemli bir riske işaret etmekteydi. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) rakamlarına göre, 2015 yılında dünyadaki işsizlere 3 milyon insan daha eklenecek ve bu yılın sonunda toplam işsiz sayısı küresel ölçekte 204 milyona ulaşacak.
TÜRKİYE’NİN ‘EKONOMİ VE TİCARET DİPLOMASİSİ’ ROLÜ
Türkiye’ye gelecek olursak, piyasa ekonomisi tecrübesi; ekonomiyle ilgili uluslararası örgütlere üyeliğinden kaynaklanan bilgi birikimi; ulaştırma, haberleşme ve lojistik alanındaki yatırımları ve tecrübesi ile Avrasya Bölgesi’ndeki ekonomik canlılığın sürdürülebilir kılınması adına, etkin bir ekonomi ve ticaret diplomasisini takip edecek güce sahip en önemli ekonomi konumunda yer alıyor. Ekonominin geldiği bu nokta da Türkiye’yi yatırım ve bölgesel yönetim merkezi konumuna getirmektedir. Elbette ki, son küresel krizin getirdiği dengesizliklere ve belirsizliklere bağlı olarak, önde gelen gelişmekte olan ekonomilerin zaman zaman maruz kaldıkları zihin karışıklıklarından ve algı sorunlarından Türkiye de nasibini almakta ve uluslararası yatırımcı ilgisinde bir yavaşlama gözlenmektedir.
Tüm dünyada baş gösteren bu soruna rağmen Türkiye, önümüzdeki 25 ve 50 yılda da, nüfusu ve ekonomik büyüklüğü, askeri gücü ve kabiliyeti ile küresel ekonomi-politik sürecin önemli aktörlerinden birisi olmayı sürdürecektir. Türkiye’nin G-20 dönem başkanlığını 1 Aralık 2014 itibariyle üstlenmiş olması ve ilk 5 ayda, bugüne kadarki dönem başkanlıkları içerisinde, içerik ve toplantı becerisi açısından çıtayı en üst noktaya taşıyabilmiş ülke olmasında, tanımladığımız dinamiklerin etkisi yadsınamaz.
TÜRKİYE’NİN G-20 GÜNDEMİ: “KAPSAYICILIK, UYGULAMA VE BÜYÜME İÇİN YATIRIM”
Başbakan Davutoğlu G-20 dönem başkanlığı konusundaki açıklamalarında; Türkiye’nin küresel ölçekte kabul görmesi adına, daha ‘kapsayıcı’ bir duruş sergilemesi gerektiğini ve az gelişmiş ülkelerin de küresel meselelere yönelik öneri ve görüşlerinin dinlenmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye, bu görüşünün yanı sıra, çözüm önerilerinin uygulanabilir olması gerektiğini de hatırlatıyor ve küresel ekonominin bugünü ve geleceği açısından en kritik konunun büyüme olduğunu da işaret ediyor. Çünkü, küresel ekonomi sürdürülebilir büyüme trendini yakalamadan, işsizlik sorununa da, küresel yoksulluk sorununa da, küresel göç sorununa da çözüm üretmek adeta imkansız. Bu noktada, küresel ekonominin sürdürülebilir büyüme trendine kavuşturulması özel sektör ve kamu tarafından daha büyük ölçekli yatırımların tekrar hareketlenmesine, kamunun mega projelere soyunmasına, finans sisteminin yeniden özel sektör ve kamu yatırımlarının finansmanında rol almasının sağlanmasına bağlı gözüküyor. Türkiye, bu hedeflerin ışığında, kendi dönem başkanlığında, tarımı da, KOBİ’lerin geleceği ve sorunlarını da G-20’nin küresel gündeminin bir parçası yapmak istiyor.
Borsa İstanbul Magazine – Yaz 2015 – Sayı 5
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN
- Şirketler Borsa İstanbul'un sunduğu olanakları kullanarak nasıl fon temin edebilir?
- Pay halka arzı ile borçlanma aracı ihracı arasındaki temel fark nedir?
- Halka açılan şirketler kâr payı dağıtmak zoruda mı?
- Kamuya aydınlatmada şirketler ticari sırlarını koruyabilir mi?
- Halka açılma sonrasında şirket kontrolünün kaybı söz konusu olur mu?
- Şirketlerin kendi isteği ile Borsa kotundan/kaydından çıkması mümkün mü?
- Halka arzda hangi yöntem daha çok uygulanıyor, ortak satışı mı, sermaye artırımı mı?
- Halka arzda tahsisler nasıl yapılıyor?
- Halka Arz Maliyetleri ne kadardır?