“Hava durumu bile yatırımcıyı etkiler”
Havanın bulutlu olması gibi basit bir durumun bile yatırımcıları karamsarlığa düşürebileceğini belirten davranışsal finans uzmanı Prof. William Goetzmann, yatırımcılara farklı alanlara yönelmeleri, fiyatlara dikkat etmeleri ve şans ile beceriyi karıştırmamalarının öğretilebileceğini düşünüyor.
Başta hisse senetleri ve yatırım fonları olmak üzere gayrimenkul, hatta tablolar dahil çok geniş bir yelpazedeki yatırım araçları konusunda uzman olan Prof. William Goetzmann, deyim yerindeyse 10 parmağında 10 marifet olanlardan. Yale Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Goetzmann’ın özgeçmişinde belgesel yönetmenliği ve yapımcılığından müze müdürlüğüne uzanan birçok unvan yer alıyor. Biz de Prof. Goetzmann ile yatırımcı davranışları ve piyasa psikolojisi üzerine kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Prof. Goetzmann’a ayrıca Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alma hedefine ilişkin görüşlerini ve hedefin yerli ve yabancı yatırımcılar nezdinde etkilerini de sorduk.
Davranışsal finansla ilgili araştırmaların yatırımcılar için ne gibi farklar yaratabileceğinden bahseder misiniz?
Davranışsal finans, yatırımcıların para kaybetmelerine yol açan ya da ekonomik hayatlarını daha riskli bir hale getiren öngörülebilir bilişsel hatalar yaptığını gösteriyor. Bu hataların önüne geçmek mümkün. Yatırımcılara farklı alanlara yönelmeleri, fiyatlara dikkat etmeleri, daha seyrek alım satım yapmaları, son dönemdeki ekstrapolasyon trendlerinden uzak durmaları ve beceriyle şansı birbirine karıştırmamaları öğretilebilir. Davranışsal finansın karanlık tarafı, yatırımcı kısıtlamalarından fayda sağlama ihtimalidir. Örneğin, yatırımcıların endekse dayalı yatırım fonu gibi aynı tür ürünlerin fiyatlarını karşılaştırırken zorlandığını biliyoruz. Yüksek fiyatlı ürünlerin varlığını sürdürmesinin bir yolu da budur. Ayrıca bazı insan tiplerinin aktif ticaret ve spekülasyona daha yatkın olduğunu da biliyoruz. Söz konusu yatkınlık, bu kişileri aracılık hizmetleri pazarlamasının hedefi haline getiriyor.
Bahsettiğiniz davranış hatalarıyla en iyi nasıl başa çıkılabilir? Daha fazla yasal düzenleme yapma ya da eğitim verme yoluna mı gitmeliyiz?
Davranış hatalarının çözümü konusundaki tartışmalar, paternalist korumaya karşı bireysel sorumluluk ekseninde birleşiyor. Örneğin, insanları farklı alanlara yönelmeye ya da ticari davranışlarını kısıtlamaya zorlarsak, o zaman daha küçük yatırımcıların daha büyük ve çok yönlü yatırımcılarla aynı özgürlükleri yaşayamadığı bir sistem yaratmış oluruz. Bu durumda küçük yatırımcılar aynı yatırım getiri potansiyeline sahip olmayabilir. Burada söz konusu olan paternalist korumadır.
Diğer yandan herkesi yatırım yönetimi kuramı konusunda eşit derecede eğitmeye çalışmak çok maliyetli ve zordur. Çoğu kişi başka bir çözüm aramayı tercih edip yatırım kararları alma görevini bir uzmana devretmek istiyor. Yatırım yöneticilerine yönelik bazı temel düzenlemeler, oldukça eğitimli bir finansal tüketici tabanı yaratmaya çalışmaktan daha mantıklı görünüyor. ABD’deki yatırım fonu sektörü, bu anlayıştan yola çıkıp çok başarılı oldu.
Mevcut piyasa psikolojisinin borsa üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz?
Piyasa duyarlılığı ilgimi çekiyor. Alok Kumar, Dasol Kim ve Qin Wang ile birlikte yakın zamanda kaleme aldığımız bir makalede havanın bulutlu olması gibi basit bir durumun bile yatırımcıları borsa konusunda karamsarlığa düşürebileceğini gördük. Havanın her zamankinden bulutlu olduğu günlerde yatırımcıların piyasayı “çok yüksek” bulma ihtimali de artıyor. Hem bireysel, hem kurumsal yatırımcılar bulutlu günlerde satın almaktan çok satmayı tercih ediyor. Hava durumuna göre yapılan bu işlemler, çok büyük ölçüde olmasa da küçük ve likit olmayan hisse senedi fiyatlarını etkiliyor.
Hava durumu elbette ruh halinin ve beklentilerin belirlenmesi konusunda sadece küçük bir rol oynuyor. İnsanları birdenbire karamsarlığa sürükleyebilecek çok daha büyük olaylar var. Örneğin, basında çıkan son haberler ABD borsasındaki düşüşleri Ebola virüsü haberlerine bağlıyor. Terör de aynı şekilde endişeyi artırıp öngörülen ekonomik maliyetlerin dışında başka olumsuz etkiler yaratabiliyor.
Türkiye 2023 yılında dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmayı hedefliyor. Diğer bir hedefi de İstanbul’u uluslararası bir finans merkezi haline getirmek. Bu iki hedefin yerli ve yabancı yatırımcıları nasıl etkileyebileceğinden, bu hedeflerin onlar için ne ifade ettiğinden bahsedebilir misiniz?
Türkiye’nin en yüksek gayri safi yurt içi hasılaya sahip on ülkeden biri olma hedefi övgüye değer bir hedeftir. Dünyanın şimdiki en büyük onuncu ekonomisi düşünüldüğünde Türkiye’nin bu hedefe ulaşmak için gayri safi yurt içi hasılasını neredeyse iki katına çıkarması gerekiyor. Dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasında Türkiye’nin hedeflediği noktaya ulaşmak için rekabet etmesi öngörülen, yüksek büyüme oranına sahip başka ülkeler var; fakat Türkiye’nin GSYİH’si halihazırda pek çok Avrupa ülkesinden daha yüksek.
Mali hizmetler için muhtemel gelişim sahaları nelerdir? Türkiye bu sahalarda nasıl lider olabilir?
Bence bugün dünyada görülen en büyük trendlerden biri, orta sınıfın ortaya çıkması ile tasarruf ve finansal hizmetlere duyulan ihtiyaçtır. Günümüzde çoğu ülke sınırlar arası perakende yatırımını yönlendirebilmek için bariyerler oluşturdu. Ben bu durumun önümüzdeki on yıl içinde değişeceğine inanıyorum.
İrlanda, fon yatırımına elverişli bir piyasa yaratmaya çalışıyor. Lüksemburg da yatırım fonları açısından önemli bir merkez konumunda.
Ben bu çabaların yalnızca bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Dünyanın dört bir yanından perakende yatırımcılarının dünyadaki hemen hemen her satılabilir menkulü kapsayan ucuz, likit fonlara yatırım yapabileceği bir yer düşünün. Bu yer, yasalara uygunluk, vergi beyannameleri ve raporlamaların evrak işleriyle ilgilenir, yöneticiler ile aracı kurumların portföy incelemesi ve tüketici derecelendirmesi gibi gelişmiş hizmetler sunar. Burada talep ve ihtilafları adaletli ve masrafsız şekilde çözmek için işletilen bir süreç de vardır. Şeffaflık ve rekabet teşvik edilir, yatırımcıların iş yaptıkları ülkeye, yaşlarına ve koşullarına yönelik güvenilir ve ucuz temerrüt tasarruf araçları sağlanır.
Şimdi de bu yerin ekonomik riski, küresel havaya ilişkin çok uzun vadeli türev sözleşmeleri ve sigorta piyasası yoluyla hafifletilebilecek pek çok diğer riski önlemek için vadeli işlem sözleşmeleri gibi yenilikçi finansal ürünler sunmak, bunları teminat altına alıp alım satımını yapmak için bir laboratuvar görevi gördüğünü düşünün. Türkiye neden böyle bir yer olamasın? Bu hizmetler, orta sınıfın geleceğinde vardır. Merkezileşme, bu hizmetleri sağlama konusunda uzmanlaşabilecek beşeri sermayeyi yaratabiliyorsa neden onları birbirlerinden ayıralım ki?
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN
- Şirketler Borsa İstanbul'un sunduğu olanakları kullanarak nasıl fon temin edebilir?
- Pay halka arzı ile borçlanma aracı ihracı arasındaki temel fark nedir?
- Halka açılan şirketler kâr payı dağıtmak zoruda mı?
- Kamuya aydınlatmada şirketler ticari sırlarını koruyabilir mi?
- Halka açılma sonrasında şirket kontrolünün kaybı söz konusu olur mu?
- Şirketlerin kendi isteği ile Borsa kotundan/kaydından çıkması mümkün mü?
- Halka arzda hangi yöntem daha çok uygulanıyor, ortak satışı mı, sermaye artırımı mı?
- Halka arzda tahsisler nasıl yapılıyor?
- Halka Arz Maliyetleri ne kadardır?