Türk Telekom`da Hukuki Boyut
Türk Telekom`un özelleştirilmesi sürecinde hukuki sorunların ele alınıp açıklığa kavuşturulması, hem kamu menfaatleri ve ulusal çıkarlar, hem de potansiyel paydaşların çıkarları açısından önem arzediyor.
Hükümetin uygulamış olduğu ekonomik programla yeniden özel bir önem kazanan özelleştirme faaliyetleri çerçevesinde Türk Telekom`a (Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi`ne) ayrı bir yer verilmektedir. Konunun önemi sadece Türk Telekom`un özelleştirilecek nisbetinin, hukuki deyimle özel kişilere satılacak pay oranının miktarının ne olacağından değil, aynı zamanda haberleşme gibi ulusal güvenlik açısından oldukça hassas bir alanda, belirli telekomünikasyon hizmetlerinde 31.12.2003 tarihine kadar tekel hakkına sahip bulunan bir işletmenin hisse senetlerinin yabancı kişilere de satılmasının uygun olup olmayacağına karar verilmesindedir. Ancak artık Bakanlar Kurulu kararını vermiştir; ülke ekonomisine yabancı sermaye girişini sağlamak amacıyla yabancılar da özelleştirmeye katılabileceklerdir. Devredilecek pay oranı da yüzde 33,5 olarak kararlaştırılmıştır.
Niçin bu rakamlar üzerinde durulduğuna açıklık getirmek amacıyla belirtmeliyiz ki, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu`nun Ek 17`inci maddesi Türk Telekom`un hisselerinin ancak yüzde 34`ünün gerçek veya tüzel kişilere devredilebileceğini öngörmektedir. Ayny zaten madde en fazla yüzde 49 hissenin devrine olanak sağlamaktadır. Fakat bu orandan, yüzde 10 hissenin bedelsiz olarak T.C. Posta İşletmeleri Genel Müdürlüğü`ne verilmesi, yüzde 5`inin ise Türk Telekom ve Posta İşletmeleri çalışanları ile küçük tasarruf sahiplerine satılması öngörülmüştür.
Kanun yüzde 34 payın ayrıldığı tüzel kişilerin özel hukuk tüzel kişisi olup olmayacağını belirtmediği için, teorik olarak yabancı bir ülkenin kamu tüzel kişilerinin de özelleştirmeye katılması hukuken mümkün görünmektedir. Ancak dünyadaki global özelleştirme dalgasına bakarak pratikte böyle bir katılımın olmayacağını söyleyebiliriz.
YASAL DÜZENLEMELER;
Türk Telekom bir anonim şirket niteliğinde olduğu için özel kişilerin alacakları paylara karşılık mevcut hukuki düzenlemede ne tür haklara sahip oldukları bu yazının temel konusunu oluşturmaktadır. Bunun için öncelikle yasal düzenlemlere kısaca bir bakmak gerekmektedir. Türk Telekom bir Kamu İktisadi Kuruluşu iken 27.1.2000 tarihli 4502 sayılı Kanunun 1`ci maddesi ile değişik 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunun 1 inci maddesi ile bu kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir aAnonim şirket haline kavuşturulmuştur. Anonim şirketler ise Türk Ticaret Kanunu`nda düzenlenmişlerdir. Bizim hukuk sistemimizde anonim şirketler özel hukuk tüzel kişileridir ve özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterirler. Anonim şirketlerin sahip olmaları gereken zorunlu üç organı vardır; bütün pay sahiplerinden meydana gelen genel kurul, şirketin kanuni temsilcisi ve idare organı olan yönetim kurulu ve denetçilerdir. Denetçiler ortaklar arasından seçilebileceği gibi ortak olmayan kişiler arasından da seçilebilirler. Hemen belirtelim ki, bir özel hukuk tüzel kişisi olmasına rağmen Türk Telekom da TBMM`nin denetimine ilişkin 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine tabiidir. Bu anılan üç zorunlu organın dışında anonim şirketler esas sözleşmelerinde düzenlenmesi koşulu ile, icra kurulu, yürütme kurulu, danışma kurulu gibi ihtiyari organlara da sahip olabilirler. Ancak hiçbir şekilde bir organın yetkisi bir başka organ veya kişiye devredilemez.
TÜRK TELEKOM`DA İCRA KURULU;
Bu anlamda Türk Telekom için düşünülen icra kurulunun Türk Ticaret Kanunu`nun emredici hükümlerle düzenlemiş olduğu organların yetkilerini devralması ve kullanması mümkün değildir. Bu anlamda icra kuruluna herhangi bir yetki devredilemiyeceği için hukuki sorumluluk da yükletilemiyecektir. Dolayısıyla hukuken çözümlenmesi gereken ilk sorun düşünülen icra kuruluunun nasıl bir organ olacağı ve hukuki statüsünün ne olacağı, Türk Telekom`a ve ortaklara, alacaklılara karşı sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesidir. Yönetim kurulları anonim şirketleri kurul olarak temsil ederler. Ancak temsil yetkisinin bir üyenin tek başına veya birkaç üyenin birlikte kullanması da mümkündür. Eğer bir üye tek başyna şirketi temsil yetkisine sahipse uygulamada murahhas aza olarak adlandırılmaktadır. Yönetim kurulu üyesi olmayan bir kimseye temsil yetkisi verilmişsse, -yönetim kurulu temsil yetkisini devretmekle beraber hukuki sorumluluğunu hiçbir şekilde bu kimseye devredemez bu kimseye de murahhas müdür denilmektedir. Türk Telekom`un esas sözleşmesinde de Yönetim Kurulu kararı ile atanan bir Genel Müdür`ün idare ve yargı mercilerinde ve üçüncü şahıslara karşı temsil edebileceği öngörülmüştür. Hatta Genel Müdür bu temsil yetkisini gerektiğinde devredebilecektir. Acaba kime? Yüzde 33,5 hisseye sahip olan yabancı ortaklara? Hukuken bu hususta bir sakınca yoktur.
AZINLIK PAYDAŞLARI;
Yasal düzenlemeye göre azınılık paydaşların yönetim kuruluna üye seçtirme hakları yoktur. Yönetim kurulu üyelerinin seçiminde Türk Ticaret Kanunu`nun 378`inci maddesine göre genel kurulun karar yetersayısı mevcut oyların mutlak çoğunluğudur. Esas sözleşmeye hüküm konularak pay gruplarına yönetim kuruluna aday gösterme hakkı tanınabilir. Nitekim Türk Teleom`un esas sözleşmesinde de böyle bir hüküm vardır; Telekom`un yönetim kurulu yedi üyeden oluşmaktadır ve bu üyelerden dördü A Grubu hisse senedi sahiplerince ikisi B Grubu hisse senedi sahiplerince gösterilecek adaylardan ve bir üyesi de C grubu hissedarları arasından seçilir. Bu durumda yönetim kurulunda çoğunluk A Grubu hisse senedi sahiplerine aittir. Esas sözleşmedeki düzenleme bu şekildedir. Eğer özelleştirilecek hisse senedi sahiplerine yönetim kurulu üyeliklerine daha fazla adı gösterme hakkı tanınmak isteniyorsa esas sözleşmede buna uygun olarak yapılcak bir değişiklik hukuken sorun yaratmayacaktır. Anonim şirketlerde azınlık paydaşların sahip oldukları haklar sadece, bu hakları kullanabilmeleri için de esas sermayenin en az yüzde 10`una sahip olmaları gerekir, kuruluştan dolayı sorumlulukta sulh ve ibra kararlarının tasdikine engel olmak; kurucular, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilere karşı dava açılmasını talep etme; bilanço hakkındaki görüşmelerin ertelenmesi; belirli bazı husuların araştırılması için özel denetçi atanması; yönetim kurulu üyeleri ve müdürler aleyhine denetçilere şikayet hakkı ve genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma ve gündeme görüşülmesini istedikleri husus ekletme hakkıdır. Bunların yanında esas sermayenin 1/3 üne sahip olan (özelleştirmede yüzde 33,5 hisse satın alan yabancı) paydaşlar, tahvil şıkarılması kararının alınmasını engelleme gibi bazı genel kurul kararlarının alınmasını engelleyebilirler.
YABANCILARIN İSTİHDAMI;
Yabancıların Türk Telekom tarafından istihdam edilmesi ise 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu`nun Ek 17`inci maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre, yabancı yönetici ve uzmanlar yönetim kurulu kararı ile sözleşmeli olarak çalıştırılabilirler. Ancak yönetim kurulunda çoğunluğa sahip olamayan yabancı ortak hukuken kendini güvence altına almak için belirli bazı pozisyonlarda kendilerinin önereceği kimselerin sözleşmeli olarak çalıştırılması hususunu esas sözleşmeye koydurtmak isteyebilir. Yabancı personel hakkında da mevcut mevzuat hükümlerine göre güvenlik soruşturması yaptırılır. Bütün bu sayılan hukuki durumların en kısa zamanda ayrıntılı olarak ele alınıp açıklığa kavuşturulması hem kamu menfaatleri ve ulusal çıkarlarımız açısından hem de özelleştirmeye katılacak potansiyel paydaşların çıkarları açısından önem arzetmektedir. Çünkü çok başarılı bir özelleştirme yapılmış, büyük miktarlarda yabancı sermayenin ülke ekonomisine aktarılması sağlanmış olsa bile, yapılacak ufak bir hukuki hata bütün emekleri boşa çıkartabilecek, faydasından çok zararları olan durumlara neden olabilecektir.
(*) Yrd.Doç.Dr. Erol ULUSOY, Marmara Ünv., Y.Y.B.F Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi. (FİNANSAL FORUM)
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN