Yılmaz:Krizin etkileri ilk çeyrekte görülecek
-Anap Genel Başkanı Ve Başbakan Yardımcısı Yılmaz: -Anap Olarak Dileğimiz, Af Gibi Toplum Vicdanında Kabul Görmeyen, İnsanların Adalet Sistemine Güvenini Sarsan Bir Uygulamayı Ülkemizin Bir Daha Yaşamamasıdır -Bunun İçin Önerimiz, Anayasa`Da Bir Değişiklik Yapılarak, Af Konusunun Anayasal Çoğunluğa Bağlanmasıdır -Gelir Dağılımındaki Bozukluğun Düzeltilmesinin İlk Adımı Enflasyonun Düşürülmesinden Geçmektedir
ANAP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Anayasa`da bir değişiklik yapılarak, af konusunun anayasal çoğunluğa bağlanmasını önerdiklerini söyledi. Yılmaz, ANAP Genel Merkezi`nde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye`nin 2000 yılında, bilhassa yılın son aylarında önemli gelişmelere sahne olduğunu yineledi. Mesut Yılmaz, cezaevlerindeki ölüm oruçları ve beraberinde yaşanan Hayata Dönüş Operasyonunun bunlardan birisi olduğunu kaydetti. Uzun yıllardır, cezaevlerinin bir bölümünün terör suçlularının, bir bölümünün de mafya ve çete mensuplarının kontrolünde ve idaresinde olduğunun bilindiğini anlatan Yılmaz, Hayata Dönüş Operasyonu, bu sorunların çözümü yönünde atılmış hayati bir adımdır. Cezaevlerinin terör, çete ve diğer tüm yasadışı oluşumların tasallutundan kurtarılması için gerekli tedbirler kararlı ve süratli bir şekilde hayata geçirilmeye devam edecektir dedi. Yılmaz, koalisyon protokolünde ve hükümet programında yer almadığı halde, hükümetin gündemine getirilen af konusunun sancılı bir sürecin sonunda da olsa sonuçlandırıldığını ifade etti. Yılmaz, ANAP olarak dileğimiz, af gibi toplum vicdanında kabul görmeyen, insanların adalet sistemine güvenini sarsan bir uygulamayı ülkemizin bir daha yaşamamasıdır. Bunun için önerimiz, Anayasa`da bir değişiklik yapılarak, af konusunun Anayasal çoğunluğa bağlanmasıdır diye konuştu. Yılmaz, topyekün bir adalet reformuna ihtiyaç duyulduğunu ifade ettiği basın toplantısında, ANAP olarak bu doğrultudaki her türlü gayreti gösterme kararındayız dedi.
-KAMU PERSONELİNİN ÜCRET DENGESİZLİĞİ-
Yılmaz, çalışma yaşamına ilişkin değerlendirmelerini anlatırken de, kamu personeli arasında özlük hakları ve çalışma şartları nedeniyle yaşanan huzursuzluğun önemli bir sorun olduğunu söyledi. Mesut Yılmaz, kamu kesiminde yapılacak bir reformla, aynı işi yapan kamu personeli arasında oluşan ücret uçurumlarının giderilmesi ve işçi-memur ayrımından kaynaklanan çarpıklıkların düzeltilmesi gerektiğini vurguladı. Yılmaz, bu sorunun çözümü için, değişen şartlar doğrultusunda ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap verecek bir kamu personel rejimi ihtiyacının doruk noktaya çıktığını belirtti. Yılmaz, Hükümetimiz, yüce Meclis`ten aldığı Yetki Kanunu doğrultusunda, bu sorunun çözümüne yönelik düzenlemeleri en kısa zamanda hayata geçirme kararındadır diye konuştu.
-AB ÜYELİĞİNİ İÇLERİNE SİNDİREMEYENLER-
Türkiye`nin orta ve uzun vadeli geleceğini yakından ilgilendiren gelişmelerden birinin de AB`ye üyelik konusu olduğunun altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti: 1999 sonunda yeni bir safhaya girilen bu süreç, 2000 yılında da Katılım Ortaklığı Belgesi`nin AB Zirvesi`nde kabul edilmesiyle devam etmiştir. Bir-iki hafta içerisinde kesinleştirmeyi hedeflediğimiz Ulusal Programımız bu sürecin bir başka önemli aşamasını teşkil edecektir. Avrupa`da bazı kişi ve çevreler, henüz Helsinki`de Türkiye`ye verilmiş olan adaylık statüsünü içlerine sindirememişlerdir. Bunlar Türkiye`yi AB`den dışlama yönünde yoğun gayret içerisindedirler. Türkiye`yi dışlamayı düşünmeyen, istemeyen bazı çevrelerde de, Türkiye`nin üyeliğinin geciktirilmesi ve sürüncemede bırakılması politikası izlenmektedir. Ülkemizde de, bu dışlama ve geciktirme politikalarına bilerek veya bilmeyerek alet olanların çıktığı görülmektedir. Buna rağmen Türkiye ekonomik, demokratik ve yapısal bakımdan AB standartlarını gerçekleştirme yönünde önemli adımlar atacak noktaya gelmiştir.
-EKONOMİK İSTİKRAR PROGRAMI-
2000 yılında ağırlıklı olarak ekonomik bakımdan yaşanan sıkıntıların esas nedeninin Türkiye`nin kabuk değiştirmesi olduğunu kaydeden Yılmaz, Türkiye`nin yaşadığı değişimi yaşayan bütün ülkelerde değişim sancılı olmuştur dedi. Böyle bir istikrar programının herkese yükleyeceği bir maliyetinin bulunduğunun iyi bilinmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, Yaşadığımız sancıya rağmen ekonomik istikrar programı, insanımıza çok büyük bir maliyet yüklemediğini de belirtmek istiyorum dedi. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin de enflasyon kadar önemli olduğunun altını çizen Mesut Yılmaz, şunları kaydetti: Bugün malesef ülkemiz dünyada gelir dağılımı en bozuk ülkeler arasında yer almaktadır. Enflasyonun düşmesiyle birlikte geniş kesimlerin rahat bir nefes alacağına inanıyoruz. Ancak gelir dağılımındaki eşitsizliği düzeltmeyen bir ülkede enflasyon düşse bile toplumsal bir ahengin kurulması mümkün değildir. Gelir dağılımındaki bozukluğun düzeltilmesinin ilk adımı da enflasyonun düşürülmesinden geçmektedir. Bu nedenle biz, enflasyonun düşürülmesinde sosyal adaletin ve gelir dağılımında eşitliğin sağlanması bakımından da büyük önem veriyoruz. Türkiye`nin uzun yıllardır en iddialı ekonomik programını 2000`de başlattığını ifade eden Yılmaz, enflasyon hedefindeki sapmayı kabul etmekle birlikte, TEFE ve TÜFE rakamlarının son 14 yılın en düşük rakamları olduğunu vurguladı. Yılmaz, Bu da, enflasyonla mücadelede, önemli ama yeterli olmayan bir başarı elde edildiğini göstermiştir dedi.
-KRİZİN ETKİLERİ İLK ÇEYREKTE GÖRÜLECEK-
Cari işlemler açığının, özelleştirmelerdeki gecikmeler ve dış kaynak sorunu sebebiyle öngörülenin oldukça üzerinde gerçekleştiğini vurgulayan Yılmaz, finans sektöründe yaşanan krizin, reel sektör üzerindeki etkilerinin, bu yılının ilk çeyreğinde yaşanmasının beklendiğini söyledi. Bu etkinin en aza indirilmesi için gerekli bütün tedbirlerin alınması gerektiğini kaydeden Yılmaz, şöyle devam etti: 2000 yılı ekonomisinin bir başka önemli sorunu da tüketimde yüksek bir artış yaşanması ve tasarruf açığının artmasıdır. Bilhassa özel kesim tasarruf gücünde ciddi bir azalma meydana gelmiştir. Tasarruf gücündeki azalma ve iç tüketimdeki artış Türkiye`nin dış kaynaklara dayalı harcama eğilimine girmesine neden olmuştur. Dış ticaret dengesindeki bozulmanın sebeplerinden birisi de budur. Bu tecrübeler ışığında, 2001 yılında ekonomik politikalarının çok daha sağlıklı ve hedeflere uygun şekilde yönetilmesi konusunda koalisyon partileri olarak tam bir mutabakat ve karar içerisinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. 2001 yılında, konjonktürel sıkıntıların çözümüne yönelik tedbirler yanında, yapısal sorunlara kalıcı çözümler getirmeyi hedefleyen gerçekçi bir ekonomi programı uygulanacaktır. 2000 yılı sonu yaşanan kriz sırasında ülkeyi terk eden yabancı sermayenin süratle ve daha fazlasıyla ülkemize çekilmesi için gerekli önlemler alınacaktır. Bankacılık sektöründeki sancıların kalıcı olarak dindirilmesine ve sağlıklı bir finans piyasası oluşturulmasına yönelik yoğun çalışmaların yürütüldüğüne işaret eden Yılmaz, sektörün asıl sancılı kesimini, kamu bankalarının oluşturduğunu vurguladı. Kamu bankalarıyla ilgili düzenlemelerin, kararlılık ve titizlikle ve belirlenen takvim içinde hayata geçirileceğini ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: 2001 yılında uygulanan programın başarısı için yapılacak işlerden biri de kamu harcamalarının tam anlamıyla kontrol altına alınmasıdır. KİT`ler, maliyet, fiyat dengesi kurularak kamuya yük olmaktan kurtarılmadır. Kayıtdışı ekonominin, kayıt altına alınması için yoğun ve gerçekçi çalışmalar yapılacaktır. Özelleştirmede ön görülen programa mutlaka uyulacaktır. Yabancı sermayeyi ülkemize çekecek programlar, yasal düzenlemeler dahil süratle hayata geçirilecektir. Ekonomi program uygulamalarından, yönetimine, sonuçlardan yeni düzenlemelere kadar her alanda şeffaf bir yapıya kavuşturulacaktır. Türkiye`de uzun yıllardan beri ilk defa bir ekonomik programın ikinci aşamasına geçme imkanını bulmuştur. 2001`in ilk yarısı belki yine programın zorlurklarının ön planda olduğu bir dönem olacaktır. 2001 yılının ikinci yarısından itibaren ise programın olumlu etkilerinin dar gelirliler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerince hissedilmeye başlanacağına inanıyorum.
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN