Çek Cumhuriyeti`nin Başkenti Prag`ta biraraya gelen Uluslararası Para Fonu`nun (IMF) uzmanları, dünya ekonomisinin 2000 yılındaki büyüme hızını yüzde 4,7 olarak açıklarlarken; bu hızın son 10 yılın en yüksek değeri olduğunu belirtiyorlar. Bu büyümedeki motor gücün ABD olduğunu kaydeden uzmanlar Avrupa`nın da bu büyümeye katkısının başladığını açıklıyorlar. Dünya ekonomisi önceki yıl tahminlerin üzerinde bir büyüme gösterdiği ve dünya üretiminin yaklaşık yüzde 3,3 arttığı belirtiliyor.Dış ticaret müsteşarlığının "Bölgeler itibariyle dünya ekonomisindeki gelişmeler" konulu çalışmasına göre, gelişmiş ülkelerin ekonomileri 1999 yılında tahmin edilen yüzde 1,8`den daha hızlı büyümüş ve ortalama yüzde 2,5`luk büyüme hızına erişmiştir. Bu gelişmede Japonya`nın beklenilenin üzerinde bir hızla toparlanma göstermesinin katkısı olmuştur. Kuzey Amerika ise istikrarlı büyümesini 1999 yılında da sürdürürken, Batı Avrupa`da yılın başlarında görülen yavaşlama kısa sürmüştür. Çalışmaya göre, 2000 yılında da Japonya`daki toparlanmanın artarak devam etmesi, Batı Avrupa ekonomilerini daha hızlı büyümesi ve ABD ekonomilerinin de genişlemeyi sürdürmesi beklenmektedir.Ancak geçen yılın Ocak ayından bu yana ABD`de üretimin yavaşladığına ilişkin ilk sinyaller, doların Euro ve Yen para birimleri önünde zayıflamasına neden olurken, ABD faiz oranlarının tepe noktasında olduğuna ilişkin piyasa tahminlerini de güçlendirmiştir. ABD ekonomisinin beklenilenin altında büyümesine ait yavaşlamanın ek kanıtları emek dünyasının rakamlarına dayanmaktadır. İşsizlik oranı Ağustos ayında 30 yılın en düşük düzeyinde kalmasına rağmen, tarım dışında kalan iş alanlarında yüzde 4`ten yüzde 4,1`e yükselirken 105 bin kişi işini kaybetmiştir. Özel sektörde 17.000 kişi kendisine iş bulurken, bu rakam 1992`ten bu yana Ocak - Ağustos dönemine ilişkin trend genelinin altına düşmüştür. Merkezi ve Doğu ve Avrupa ülkeleri, Baltık ülkeleri ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden oluşan geçiş ekonomileri ise zayıf performanslarına devam etmişlerdir ve 1999 yılında ortalama yüzde 0,6 oranında büyüme gösterebilmişlerdir. Bu ekonomilerdeki büyümenin 2000 yılında hızlanacağı tahmin edilmektedir. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme hızının 1999 yılında yaklaşık yüzde 3 olarak gerçekleştiği hesaplanırken, Asya kriziyle sarsılan ülkelerin kriz sonrasında uygulamaya koydukları önlemler işe yaramış ve büyüme beklenenin üzerinde gerçekleşmiştir. En kalabalık nüfusa sahip olan Çin ve Hindistan`daki rekor büyüme ise dikkat çekici olmuştur. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkeler grubunda yer alan Latin Amerika ülkeleri, girdikleri durgunluktan yıl boyunca kurtulamamışlardır. Batı Asya ülkeleri ile Afrika ülkelerindeki yetersiz büyüme ise devam etmiştir. Öte yandan yakın bir gelecekte Latin Amerika ülkelerinin durgunluktan çıkması ve gelişmekte olan ülkelerin büyümelerinin hızlanması beklenirken, bu yıl güçlü dış talebin de katkısıyla gelişmekte olan ülkelerin yaklaşık %5 dolayında büyümesi beklenmektedir.Petrolün varilinin 30 dolara çıkması sanayileşmiş ülkelerde maliyet yükselişine yol açmıştır. Afrika kıtasının durumunun iyileşmekte olduğu söylenebilir. Geçiş durumundaki ülkelerde sabit bir büyüme hızı görülmüştür. AIDS`in halen bir insani ve ekonomik tehdit olarak ciddiyetini koruduğu sahra çölünün alt kısmında kalan Afrika ülkelerinde ve Asya`da ise düşüş sürmüştür. Bu düşüşün 2001 yılında yüzde 4.2 olacağı öngörülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak yapılan analizler şu şekildedir: Dünya 20 yıl aradan sonra ilk kez böyle bir büyüme hızına ulaşmıştır. Büyüme hızı arttıkça kalite de yükselmiştir. Amerikan Federal Merkez Bankası ve diğer dünya ülkelerinin merkez bankaları zamanlarını, bu yeni ekonominin parametrelerini ölçmeyi denemekle geçiriyorlar. Böylece gerçek katkıyı ölçmeyi amaçlıyorlar. Eski ekonomi yenini karşısında mı olacak yoksa ikisi birarada uyum içinde mi yaşayacaklar?Bütün bunlar dünyanın ekonomik iyileşmesine yardımcı olacak mı? Bunu söylemek şu an için pek mümkün değil. Bazı ülkelerde çok ciddi ekonomik sorunlar görülmektedir; doğal afetlerin, hammadde eksikliklerinin yol açtığı sorunlar ekonomik iyileşmeye engeldir. Dünya ekonomisinde bu ciddi sorunlar ve dengesizlikler ödemeler dengesini de bozmuş ve bütçe açıklarına yol açmıştır.Bu durum Uluslararası Para Fonu uzmanlarının korktuğu ve bütün dünya ülkelerini olumsuz yönde etkileyen bir durumdur. Uzmanlar bütün dünya bankalarının enflasyon salgını karşısında faiz oranlarını yükseltme politikası uygulayacakları konusunda birleşiyorlar. Enerji fiyatlarının etkisi altında enflasyonda yükseliyor. Enflasyonun yarattığı baskılar ileri ülkelerde endişe yaratıyor. IMF uzmanları genel rakamların yükselişinin kontrol altında olduğunu, dünyanın birçok yerinde özellikle de Japonya ve 15`ler Avrupası`nda keşfedilmemiş yer altı kaynakları olduğunu söylüyorlar.Ekonomik büyüme, üretim ve yatırımlar ABD`de güçlü bir şekilde ilerlerken, yatırım fonlarının Batı`ya doğru akması beklenmektedir. Doğal olarak işler piyasalara duyulan güven azalırsa, ABD için kötüye de gidebilir. Bu, Atlantik Okyanusu`nun her iki kıyısındaki uzmanların da korkulu rüyasıdır. Şimdilik çalkantıların bir çığ gibi büyüyeceğine ilişkin bir sinyal yoktur. İyimserler Güneydoğu Asya krizinin iyileşmesi ve Rusya`nın iflasının beklendiğinden daha yumuşak tepkilerermesine dikkat çekiyor. Yine de herşeye rağmen yatırımcıların yakın gelecekte çok dikkatli hareket etmeleri gerekmektedir.Petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon salgınındaki hareketlilik dünya bankalarını para politikalarında katı önlemler almaya yöneltecek mi? Bu yeni ekonomik model Eski Kıta`nın ülkelerine yayılacak mı? Bu hareketliliği destekleyecek mi? Bu konuda kesin olmayan noktalar çoğunlukta. Kesin olan tek şey ise yeni bir ekonomik bunalımın 2001 yılından önce olmayacağı...
(FİNANSAL FORUM)