Küresel iklim iyileşti ama içerideki hava puslu
Son dönemde bankacıların ekonomiye daha olumlu bakmaya başladıklarını görüyorum. Buna karşılık reel sektör ve ekonomideki diğer aktörler ekonomik gidişat hakkında kaygılarını koruyorlar, hatta işlerin daha da zorlaşacağı beklentisindeler. Birbirinden farklı beklentilerden hangisinin diğerine yaklaşacağını ise belli ki seçimlerden sonraki gelişmeler belirleyecek.
İşte Hürriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam'ın bugünkü yazısı...
Beklenti farklılığının en önemli nedeni, daha doğrusu bankacılıktaki olumlu beklentinin kaynağı küresel iklimde gelişmekte olan ülkeler lehine yaşanan gelişmeler diyebiliriz. Geçen haftayı yurtdışında yatırımcılarla yaptığı yoğun görüşmelerle geçiren bir bankacı, fonların ABD ve Avrupa’daki ekonomik yavaşlama nedeniyle piyasalardaki agresif daralmadan vazgeçtiğini gördüklerini, dolayısıyla yine gelişmekte olan ülkelerde fırsat kollamaya başladıklarını söyledi. Fon yöneticilerinin bir ara olduğu gibi, kesin ve agresif biçimde “Türkiye’ye gelelim, hangi alana yatırım yapalım” demediğini ama gözlerini yeniden bize çevirdiklerini kaydeden aynı bankacı, artık yabancı pozisyonunun sınırlı olduğunu, aşırı bir sermaye girişi olmasını beklemediklerini ama yine de bir akışın yaşanabileceğini kaydetti. Seçim öncesinde başlasa bile, enflasyonun düşüşüne bağlı küçük indirimlerle gidilmesi ve bunun anons edilmesi halinde, Türkiye’deki kar imkanı bulacak yabancı fonların yeniden giriş yapabileceğini söyledi. Ancak bunun küresel iklimin izin verdiği bir imkan olduğunu, içeride hatalar yapılması, mali disiplinin bozulması halinde bunun mümkün olamayacağını sözlerine ekledi.
Bir süredir gözlediğim, arada sözünü ettiğim, bankacılık kesimindeki görece iyimserliğin asıl sebebi bu gözüküyor. Buna karşılık kur ve faizlerde nispeten istikrarın gözükmesi iyimserliği pekiştiriyor. Ancak bankacıların, Hazine ihalelerindeki faizin düşürülmesindeki son yöntem gibi, piyasaya aykırı işlemlere başvurulmasını da kaygıyla izlediklerini söyleyebiliriz.
Bu arada hükümetin halka döviz ve altına dayalı tahvil satışı bugün başlıyor. Konuştuğum bankacılar bu kağıtlara ciddi bir talep beklemediklerini söylediler. Hükümetin bu yola neden başvurduğunu sorduğumda ise “Herhalde bankalar fazla kredi açmıyor, likiditenin bir bölümünü bu yolla çekelim diyorlar” yanıtını verdiler. Çekilen likiditenin ne olacağı konusunda ise yorum yapmadılar.
Özetle; dışarıda değişen havaya bağlı olarak yabancı fonları çekme açısından Türkiye için olumlu iklim oluşması finans kesimini umutlandırdı ama yine de iç gelişmelerden korktukları için temkinli tutumlarını sürdürüyorlar.
Buna karşılık reel kesimdeki havanın iyi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Geçen hafta TÜRKONFED’in KOBİ’lerin dijitalleşmesiyle ilgili toplantısı için Adana’daydım. Tarım ve sanayide önemli bir bölge olan Adana’da işadamlarının pek iyimser olmadıklarını, “2018 zor bir yıldı, 2019 ondan da zor olacak” dediklerine, beklentilerin olumsuz olduğuna bizzat şahit oldum.
Toplantıda yine çok güzel bir sunum yapan Prof. Erhan Erkut ile yaptığım sohbette gözlemlerinin aynı olduğunu söyledi. Bu toplantıdan önce üniversitede olduğunu kaydeden Erhan Hoca “Çocuklar çok karamsar, hepsi yurtdışına kaçmayı düşünüyor, bu havayı mutlaka çevirmek lazım” diye yakındı.
Orta ve küçük işletmelerde, tarımda karamsarlık havası kırılamıyor, nereye gitsek aynı yakınmaları ve belirsizliği gözlemliyoruz. Gençler ise gelecekleri için giderek artan kaygı ve arayış içindeler.
Ekonomide geldiğimiz nokta belli; artık daha fazla yan yollara sapılmadan, makyajlarla yetinilmeyip gerekenlerin yapılması gerektiği açık.
Etiketler
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN