Küresel gelişmelerin ekonomiye olası etkileri
2019 yılındaki küresel gelişmelerin Türkiye ekonomisinin bu yıl darboğazdan çıkışına elverişli bir ortam yaratacağı, Fed’in güvercin tutumunun Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere fon akışını devam ettireceği beklentisi dile getiriliyor. Ancak bu konuda temkinli olmak gerektiğini gösteren veriler ve haberlerin son günlerde arttığını gözardı etmeyelim.
İşte Hürriyet Gazetesi yazarı Erdal Sağlam'ın bugünkü yazısı...
Geçen hafta zorunlu karşılıklar düşürüldüğü zaman TL’nin olumsuz ayrıştığını unutmayalım. Kısacası; küresel gelişmeler olumlu iklim yaratsa bile, gidişatı içeride alınacak kararların belirleyeceğini görmek gerek.
Peki, küresel gelişmeler söylendiği kadar olumlu bir iklim sunacak mı?
Faiz artışlarını azaltacağı kesin gibi ama önümüzdeki günlerde açıklanacak büyüme verileri, enflasyon gelişmeleri, belli ki bu yılki Fed kararlarında belirleyici olacak. Son dönem gelen haberler, beklendiği gibi Fed’in tümüyle faiz artışlarını durduracağını göstermiyor. Hala bu yıl 1 ya da 2 faiz artırımı olacağı, likidite daraltılmasının devam edeceğini gösteren ciddi veriler geliyor. Yani Fed nedeniyle Türkiye gibi ülkelere kısa vadeli sermaye akışının süreceği kesin değil. Avrupa ekonomisine baktığımızda da, Almanya başta olmak üzere büyümede zayıflama göze çarpıyor. Dolayısıyla finansman açısından yine bize yarayabilecek bir durum söz konusu ama burada da net bir trend henüz belirmedi.
Bununla birlikte ABD-Çin görüşmelerine ilişkin son dönemde olumlu haberler geliyor. Tersini konuşanlar hala var ama ABD ile Çin arasında ticaret görüşmelerinde bir uzlaşma çıkacağı beklentisi giderek artıyor. Bu gelişmelerin sadece finansman açısından değil, petrol başta olmak üzere mal fiyatlarındaki seyir, Türkiye’nin ihracat açısından bu gelişmelerden nasıl etkileneceği, içerideki fiyat düzeyine nasıl etki edeceği açısından da değerlendirilmesi gerektiği ortada.
RASYONEL KARARLAR ZAMANI
Petrol fiyatlarının iki ay önceki beklentilerin aksine yükselmeye başladığına, içeride sürekli akaryakıt zamları sonucu doğurduğuna, son günlerde daha fazla şahit oluyoruz. Bunun yanında en büyük ihraç pazarımız Avrupa’daki büyümenin daralması, hem ihracatımızı sürdürmek, hem turizm gelirlerinde artış açısından ciddi bir risk oluşturabilir. Büyümenin neredeyse tümüyle ihracata dayalı hal aldığı göz önüne alındığında, bunun içerideki büyüme trendine yapacağı etkiyi unutmamak gerekiyor.
Kısacası; küresel gelişmeler Türkiye’ye yarayacak iddiası biraz tartışmalı. Diyelim ki; küresel gelişmeler nedeniyle Türkiye’ye fon akışının devam edeceği bir ortam oluştu. Peki, içeride ekonomik kararlarda hata yapıldığı takdirde kısa vadeli sermaye başka ülkelere gittiği kadar Türkiye’ye de gelir mi? Hata yaparsanız ülkeye gelebilmesi için yabancı sermayeye daha fazla risk primi vermek, yani faizleri yükseltmek zorundasınız. O zaman içeride ekonominin yeniden ivme kazanması sözkonusu olabilir mi? Mevcut uygulamadaki gibi faizleri aşağı doğru zorlamaya çalışırsanız, o zaman zaten tartışmalı olan güven tümüyle kaybedilip, ne kadar faiz verirseniz verin, sermayenin iyice ürkmesine yol açmaz mısınız?
Son dönem Suriye’deki tampon bölge, Rusya’dan alınacak S 400 füzeleri ile ilgili ABD ile içine düştüğümüz görüş ayrılığı biliniyor. Rahip Brunson olayının piyasalara etkisini henüz unutmadık ve yine bu tür risklerin birikmeye başladığı söylenebilir.
Özetle; küresel iklim uygun bir zemin yaratsa bile, artık Türkiye’nin dış politika, siyaset ve ekonomide rasyonel kararlara dönmekten başka çaresinin kalmadığı açık.
BU VİDEO İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Etiketler
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN