Faiz tartışması yeniden alevlenir mi?
Mart sonundaki seçimlere gidilirken “klasik faiz tartışması”nın alevlenmesi beklenebilir. Çünkü hem Merkez Bankası’nın faiz indirimi, hem de mevduat faizleri, dolayısıyla kredi faiz oranlarının üç ay içinde düşmesi zor görünüyor.
İşte Hürriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam'ın bugünkü yazısı...
Bir süredir hükümetin halka bankaları şikayet eden açıklamaları gelmiyor. Bunun nedeni Bankalar Birliği kanalıyla son dönemde hükümetle olan işbirliğinin artması gibi gözüküyor. Buna karşılık politikacıların özellikle seçim dönemlerinde bankaları halka şikayet etmesi artık gelenek haline geldi. Mart sonundaki seçimler yaklaşırken faizlerin inmemesi, belki daha da artacak olması, bu nedenle kamuoyunda yeniden faiz tartışması başlamasına neden olabilir.
Tabii ki banka kesimi bu tartışmada yine sessiz kalan taraf olacaktır. Belki bir süredir yaptığı gibi; hükümetle karşı karşıya kalmamak için ek tavizler de verecektir. Ancak bunların göstermelik olacağını, bilançoları riske atmamak için bazı alanlarda düşük faiz açıklasalar bile uygulamada pek kullanamayacakları söylenebilir.
Faiz oranlarının düşmesi çok zor çünkü hem enflasyonda beklenen trend, hem de seçime kadarki sürede borç geri ödemelerinin yoğunluğu, hem de seçim düşüşün önündeki en büyük engeller. Bu nedenle, bir süredir uygulanan, Hazine ihaleleri kanalıyla faizlerin düştüğü izlenimi verecek yöntemlerin devam etmesinin, ileride daha büyük sıkıntılara neden olabileceğini kayda geçirmek gerekiyor.
MEVDUAT FAİZ ORANLARI
Merkez Bankası’nın faiz indirmesi zor gözükmesine rağmen piyasalarda seçime kadar küçük faiz indirimlerinin fazla yadırganmayacağını gözlediğimizi de söyleyelim. Yabancı fonlardan enflasyon düştüğü takdirde küçük oranlı indirimlerin beklendiği görülüyor. Buna rağmen şahsen, böyle bir dönemde Merkez Bankası’nın faiz indirmesinin, özellikle kurlar açısından, ciddi risk oluşturabileceği görüşündeyim.
Kaldı ki Merkez Bankası faiz indirse bile piyasa faiz oranlarının aynı oranda düşmesi pek beklenmemeli. Çünkü özellikle şubat ve mart ayında olmak üzere ilk üç aylık iç ve dış borç geri ödemeleri bir hayli yoğun. Buna ilk üç ayda kamunun harcamalarının artacağını, piyasaların rahatlatılmaya çalışılacağını, bunun doğal bir seçim tavrı olduğunu eklersek, bu kadar harcamayla faiz oranlarının piyasada inmesinin ne kadar zor olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
Belki de bu nedenle Hazine faiz oranları inse bile bankaların mevduat faiz oranlarının aşağı inemediği gözleniyor. Kaldı ki Hazine yeni çıkardığı enstrümanlarla bir açıdan mevduata alternatif araçları ortaya koymuş oluyor. Bankaların mevduat hacminin düşmesine tahammül olamayacağı, bunun için de mevduatta rekabetin faiz oranlarının inmesine engel olacağı ortada. Hatta bu durum nedeniyle mevduat faiz oranlarının daha da artacağı yönünde bir beklenti olduğunu da söyleyebiliriz.
Türkiye’nin dış borçlanması devam ediyor ama bunun dolar bazında yüzde 7.5’luk faizlerle yapılabildiğini unutmamak gerekiyor. Yani şu anda yüzde 23-25 faiz oranlarıyla mevduat toplamak daha cazip görülüyor. Kaldı ki Hazine’nin döviz ve altın endeksli tahvillerinin fazla ilgili görmemesinin bir nedeni de bu dışborç faizlerinin yüksek olması. Mevcut faiz oranlarının cazip olmaması, kamuya satılmadığı takdirde, bu enstrümanların fazla ilgi görmesini engelleyip, sadece “alternatif bir araç” olarak yerini bulacağını gösteriyor.
Temel sorunun enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi, yapısal tedbirler ve radikal ekonomik kararlarla ekonomide yeniden güven tesisi olduğu artık görülmeli. Zaman kazandırıcı yöntemler kalıcı istikrarı sağlayamaz.
BU VİDEO İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN