Sam Zell haklı! Zenginlerden öğrenebiliriz!
Risk sermayedarı olan Tom Perkins, zenginlerin şeytanlaştırılmasına karşı çıkan görüşleri ile yakın zamanda büyük ses getirdi
Risk sermayedarı olan Tom Perkins, zenginlerin şeytanlaştırılmasına karşı çıkan görüşleri ile yakın zamanda büyük ses getirdi. Milyarder bir emlak imparatoru olan Sam Zell`e Bay Perkins’in görüşü sorulduğunda, zenginlerin şans eseri, tesadüfen veya başkalarını sömürerek değil, çok çalışarak zengin olduklarını belirtti. İnsanların zenginlere hasetle bakmak yerine onlara özenmeleri gerektiğini tavsiye etti. Çoğumuz için zenginlere benzeme fırsatları oldukça sınırlı olsa da, onlardan alacağımız bazı dersler bulunmaktadır.
İlk olarak, bir kişinin ne kadar çok çalıştığını belirlemek veya farklı işler için harcanan çabayı karşılaştırmak zor olsa da, yapılan farklı işlerin bazı yönlerini ölçme imkanına sahibiz. Kişilerin mahremiyetini korurken veri elde etmek için federal hükümet genellikle haneleri beşte birlik gruplara ayırmaktadır. Haneler gelir paylarına göre beş gruba ayrılmaktadır; en düşük gelirli %20’lik kesimden en yüksek gelirli %20’ye kadar. %20’lik gelir grupları ile ilgili bazı eğilimleri elde etmek için 2012 yılına ait ABD nüfus sayımı verilerini incelediğimizde karşımıza birçok sonuç çıktı (AEI’dan Mark Perry tarafından burada oldukça iyi bir şekilde özetlenmiştir).
Bu verilerden elde edilen ilk sonuç, yüksek gelirli ailelerde, çalışan kişi sayısının fazla olmasıdır. En alt %20’lik gelir diliminde aile başına 0,45 çalışan, ikinci %20’lik dilimde aile başına 0,9 çalışan, üçüncü %20’lik dilimde aile başına 1,32 çalışan, dördüncü %20’lik dilimde aile başına 1,71 çalışan ve en üst %20’lik gelir diliminde aile başına 2,04 çalışan bulunmaktadır. Açık olarak, ailelerin daha fazla gelir etmesinin sebebi yüksek gelirli işlere sahip olmaları değil, aile içinde çalışan kişi sayısının fazla olmasıdır.
Yüksek gelirli ailelerde çalışan iki kişi bulunmasının sebebi neredeyse tümünün evli çiftler olmasıdır. En alt %20’den yukarı doğru çıktıkça, evli bir çiftin ailenin başını çektiği hane sayısı sırasıyla yüzde 17, 36, 48, 64, ve 78’dir. Yüksek gelirli kişiler evlenmeye daha fazla eğilimlidir. Aslına bakılırsa, birazcık matematik sayesinde, tüm evli çiftlerin sadece %3’ünün en alt %20’lik gelir diliminde olduğu istatistiğine ulaşmaktayız. (0,17 çarpı 0,20 eşittir %3,4). Sadece evli olarak bile %97 ihtimalle en alt gelir gurubundan dolayısıyla yoksulluktan kurtulabilirsiniz. İnanılmaz olan bir başka olgu da, evli olmanız durumunda %85 ihtimalle hane geliriniz gelir dağılımın ilk %50’lik dilimi içinde olacaktır.
Eğitim de finansal başarı için önemli bir faktördür. En %20’lik gelir gurubunda bulunan hanelerin sadece %13`ü üniversite mezunudur. Gelir arttıkça, üniversite mezuniyet oranı da artmaktadır ve en üst %20’lik gelir grubunda, yetişkin aile üyelerinin %77`si en az bir üniversite diplomasına sahiptir. Üniversite diploması çok para kazanmak için şart olmasa da, başarı ihtimalini kesinlikle arttırmaktadır.
Yüksek gelirli kişiler ayrıca, daha verimli ve aktiftir ve genellikle boş zamanları azdır. Televizyon izleme alışkanlığı ile ilgili veriler, yılda 150.000 dolardan fazla kazanan kişiler için en yaygın televizyon izleme oranının, günde bir saat olduğunu göstermektedir. Buna karşın, yıllık 20.000 dolar veya daha az gelire sahip kişilerde günde beş saatten fazla televizyon izleme en yaygın orandır. Bu, yüksek gelirli kişilerin daha uzun süreler çalıştığı anlamına gelmez ancak, evlerinde geçirdikleri süreyi, aile faaliyetlerine, okumaya veya hatta evden çalışmaya ayırdığını gösterir.
Sistemin sorunlu olduğunu ve ekonomik başarı için mevcut bağlantıların ve servetin kilit öneme sahip olduğunu düşünenlerin aksine veriler farklı şeyler söylemektedir. Zengin kişilerin çoğu bulundukları noktaya çok çalışarak gelmektedir. 2013 listesine göre Forbes’un en zengin 400 Amerikalı listesindeki 273 kişi servetlerini kendi çabaları ile kazanmıştır dolayısıyla başlangıçta büyük bir servete sahip olmanıza veya zengin bir ailede doğmanıza gerek yoktur.
Oprah Winfrey, Larry Ellison ve John Paul DeJoria gibi kişiler, en üst seviyeye ulaşan ekonomik durumlarını, çok çalışma, fırsatları değerlendirme ve seçici şekilde risk almaya borçludur.
Seçici risk alma, zengin kişilerden öğrenebileceğimiz bir başka derstir. Çoğu milyoner, gereksiz yere para harcamayarak ve tasarruflarını arttırarak oldukça tutumlu bir şekilde yaşamaktadır (örneğin, The Millionaire Next Door (Milyoner Komşum) kitabına göz atabilirsiniz). Bunun yanında, ekonomik olarak başarılı kişiler genellikle tasarruf konusunda mükemmel olmakla birlikte ne zaman para harcamaları gerektiğini de bilirler. Bir fırsat tespit ettiklerinde, başarılı olmak için kaynaklarının büyük bir kısmını (bazen tümünü) yatırırlar.
Zenginlerin yaptıklarını öğrenmek hepimizin zengin olması için yeterli olmayacaktır. Kesinlikle onlardan alacağımız dersler olmasına rağmen çoğumuz onların iş fırsatlarını görebilme becerisine ve muhtemelen, başarıya ulaşmak adına büyük başarısızlıkları göze alabilecek risk toleransına sahip değiliz. Ancak, çok çalışmanın karşılığını genellikle alabileceğimizi, evliliğin ekonomik başarının önemli bir bileşeni olduğunu ve üniversite eğitiminin ekonomik başarıda önemli bir yere sahip olduğunu öğrenebiliriz.
En önemlisi, çoğu durumda zengin kişilerin bulundukları yere kararlılık, çaba ve beceri sayesinde geldiğini öğrenebiliriz. Onların başarılarına öfkelenmek bizim daha başarılı olmamızı sağlamayacaktır. Ve nasıl düşünürseniz düşünün, devletin gelir dağılımına daha fazla müdahale etmesi, kesinlikle zenginlerin başarısına duyulan öfkeyi arttıracaktır. Taklit birini övmenin en samimi şekli ise, zamanımızı zenginleri suçlamaya değil, alışkanlıklarını taklit ederek onları övmeye ayırmalıyız.