Patentte Yeni Gelişmeler
Türkiye, AB`ye tam üyelik öncesinde patent başvuruları için PCT ve EPC yolunu ayrı ayrı açık tuttuğu takdirde, başvuru sürecinde ve gelir düzeyinde doğabilecek belirsizliklerin önüne geçecek. Patent başvuruları ciddi bir sektör gerektiriyor. ABD`li Qualcomm firmasının Genel Müdürü 15 yılda alınan 426 patentten oluşturdukları sembolik duvarın önünde grurla poz veriyor.
Ülkemiz, Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Patent Sözleşmesi ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 21.01.2000 tarih, 4504 sayılı Kanun hükümleri uyarınca EPC (European Patent Convention) - Avrupa Patent Sözleşmesi`ne fiilen taraf olmuştur.
(1) Türkiye, 1 Kasım 2000 tarihinden geçerli olmak üzere taraf olduğu bu sözleşme ile, sadece menşei ofisin işleri Avrupa Patent Ofisi`ne yaptırılmış olmakla kalmayıp, bu sisteme taraf olan diğer ülkeler gibi insiyatifine terk edilen sahalardaki uygulamalar konusunda tam bir serbesti elde etmiştir. 1977 yılından bu yana faaliyette bulunan EPC sistemine katılma şartları, sözleşmenin 165. maddesinde belirtilmiş ve patent verilmesi için ortak hukukun yaratılması, üye devletlerde milli muamele vs. benzeri haklar hüküm ve sonuç doğurucu nitelikte dercedilmiştir.
(2) Türkiye`nin katılımı ile üye tam sayısı 20 ülkeye ulaşmış olan EPC`nin karar organlarında yer almayan ilgili üyeler ile dolaylı katılım sayısı 26 devlet olarak belirtilmiştir.
TÜRKİYE, PATENTTE AVRUPA AİLESİNDE;
Türkiye, taraf olduğu bu sözleşmeyle, tek bir başvuru ile sözleşmeye taraf gerek 26 ülkenin tamamında gerekse talep edilen ülkelerin her birinde patent koruması elde etmiştir. Diğer bir ifadeyle, ülkemiz için de geçerli olan bu koruma, Türkiye`ye yapılacak patent (application form) başvurularının her birinde de geçerli olacaktır.
Türkiye`ye yapılacak başvurular menşei itibariyle ya EPC kaynaklı olacak ya da PCT (Patent Coorperation Treaty) - Patent İşbirliği Anlaşması`na taraf olan 108 ülkeden veya GATT (General Agreement On Tariffs And Trade) üyesi olan 139 ülkenin herhangi birinde yerleşik hakiki veya hükmü şahışlar eliyle gerçekleştirilecektir.
Zira, ülkemiz 1951 yılından beri GATT üyesi olup, DTÖ - Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması (15 Nisan 1994) ve bu anlaşmanın eki olan TRIPs (Trade Related Aspect Of Intellectual Property) - Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları metnine de imza koymuştur. Böylece anlaşmanın işlerlik kazandığı 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren anlaşmaya taraf olan ülkelerin tamamı, teknolojinin tüm alanlarında yapılacak patent başvurularını kabul edecekleri hususunu deklare etmişlerdir. Hatta, geçiş süresinin bitimine kadar patent başvuruları incelenip tescil edilmemesi durumunda bile, buluşun bir yenilik içerdiği hususu başvuru tarihinden geçerli olmak üzere saklı tutulacağı ifade edilmiştir.
Nitekim TRIPs Metni`nin 41 - 61. maddeleri tecavüzlere karşı patentten doğan hakların korunmasını içerirken, 27 - 34. maddelerinde ağırlıklı olarak patent verilebilirlik açısından Avrupa Patent Sözleşmesi`ne paralel düzenlemeler öngörülmüştür. Hal böyle olunca, patent başvuruları örneğin Türkiye`de, Türk Patent Enstitüsü`ne doğrudan yapılabileceği gibi Avrupa Patent Ofisi, anlaşmalara taraf üye ülkelerin menşei ofislerine de yapılabilecektir. İsteyen üye ülkeler PCT ve Avrupa Patent Ofisi yolunu (kısaca EURO - PCT olarak adlandırılan usulü) birlikte kullanmak konusunda serbest bırakılmıştır. Ancak bu yolun seçimi, tanıdığı kolaylıklar yanında ülkelerin uğrayacağı maddi kayıpların da gündeme taşınmasına neden olmuş, kaygıları artırmıştır. Halbuki 1970 yılında kurulan ve Paris Sözleşmesine(3) taraf bütün ülkelerin katılımına açık olan PCT, buluşlar için sağlanan korumayı kolaylaştırmak ve ekonomikleştirmek amacıyla kabul edilmiştir.
TÜRKİYE TERCİHİNİ YAPMAK DURUMUNDA;
Ülkemizin de dahil olduğu tercihli sistemin herhangi biri yönünde bugüne kadar seçici olma iradesinin ortaya konulamamış olması, ileride telafisi güç sorunlara yol açacaktır. Çünkü PCT üyesi ülkeler de bu hakları kullanmakta serbest tutulmuştur. Bu durumda, örneğin; Türkiye`ye dışarıdan yapılacak herhangi bir patent başvurusunda Avrupa Patent Sistemi`nin kullanılmaması hali, döviz kazandırıcı işlemler açısından irdelendiğinde artacaktır.
Türkiye, EURO - PCT yolunu tercih etmesi durumunda, PCT üzerinden yapılacak patent başvurularında EPC kapsamında hareket edilmesi zorunluluğu ile karşı karşıya kalacaktır. Haliyle sadece PCT üyesi gelişmiş ülkelerden Türkiye`ye yapılacak başvurularda ülkemizin ve bu işlemlerin takibinden mahrum kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı patent vekillerinin gelir kaybı söz konusu olacaktır. Eğer, Türkiye 1 Kasım 2000 tarihinde yürürlüğe giren anılan anlaşma kapsamında Avrupa Birliği`ne tam üyelik süreci öncesi belirli bir süre patent başvurularında PCT ve EPC yolunu ayrı ayrı açık tuttuğu ve bu yönde düzenleme yaptığı taktirde, hem başvuru sayısında ortaya çıkabilecek belirsizliklerin hem de gelir düzeyinde doğabilecek farklılıkların önüne geçmiş olacak ve bunların izlenmesi bir nebze de olsa kolaylaşacaktır.
EPC SİSTEMİNDE TERCÜME SORUNU;
Diğer taraftan, EPC sistemin kabul eden ülkeler kendi ülkelerinde korunması talep edilen patentlerin her birinin tam tercümesinin temini hususunda ısrarlı tutumlarını sürdürmektedir. Halen, tercümelerin tamamını talep etmeyen belli başlı dört ülke dışında kalan diğer ülkelerde patent başvurusunda bulunan özel ve tüzel kişiler büyük bir meblağ tutan ücretlerin kabuledilebilir bir düzeye indirilmesi yönündeki gayretlerini sürdürmektedir. Yani, Avrupa Patenleri`nin her ülkenin diline tercümesinin zorunlu olmaması hususu sık sık gündeme taşınmaktadır. Buna rağmen, ülkemizde korunacak patentler için de tamamının Türkçe tercümelerinin talep edilmesi, veri tabanlarının güçlendirilmesi ve izlenmesi ile kullanıcıların istifadesine sunulmasını kolaylaştıracaktır.
Kaldı ki ; EPC, Avrupa Patenti(5) yoluyla giderek Topluluk Patenti Lüksemburg Sözleşmesi`ne de Türkiye`nin taraf olmasını teşvik edecektir. Helsinki`de Avrupa Birliği`ne aday ülke konumu kabul edilmiş olan ülkemiz, 8 Kasım 2000 tarihinde sunulacak Katılım Ortaklığı Belgesi ile yükümlülüklerini bir an önce yerine getirmek konusunda daha duyarlı davranacaktır. Çünkü Lüksemburg Sözleşmesi, Topluluk Patenti verilmesi işlemlerinin EPC bünyesinde gerçekleştirilmesini öngörmektedir. Lüksemburg Sözleşmesi`nin eki olan Protokol hükümleri gereği üye ülkelerde Topluluk Patent Mahkemeleri`nin ihdası ve Müşterek Temyiz Mahkemesi yeni bir birim olarak Kuruma dahil edilecek olması konunun önemini artırmaktadır. Zira, Lüksemburg Sözleşmesi`nin 86. maddesine göre alınacak harçlar, Avrupa Patent Kurumu`na ödenecektir. EPC üyesi ülkeler ve Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği veya serbest ticaret anlaşması imzalamış olan ülkeler de Lüksemburg Sözleşmesi`ne taraf olacağı için, patentten doğan haklara tecavüz, hükümsüzlük ve sözleşmede öngörülen diğer hukuk davaları ve bu davalarda Avrupa Patent Kurumu`nun ve ulusal yargı organlarının verdikleri kararlar, Müşterek Temyiz Mahkemesi`nin denetimine tabi olacaktır. Halen ulusal mevzuatımızda(6) görevli ve yetkili mahkeme olarak gösterilmiş olan ihtisas mahkemelerinin(7) henüz kurulamamış, ülke genelinde faaliyete geçirilememiş olması ve diğer belirsizlik halleri, patent başvurularındaki yeni gelişmelere gölge düşürecektir. (FİNANSAL FORUM)