Irak 10 Yıldır Devam Eden Ambargoyu Zorluyor
1998 yılıydı ve Irak kutuya girmişti. Ya da, BM silah - denetim rejimi, Iraklıların uzlaşmazlığında, inatçılığında yıkılırken, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright bunu iddia etmişti. İki yıl içinde, dünya Albright`ın belirttiği şeyin ne kadar boş olduğunu görmeye başladı. Bir bakalım: Direnemeyen BM yaptırımlarının yanında, Irak mevcut durumda OPEC`deki üçüncü büyük petrol üreticisi ve günde 585,000 varil ile, ABD`ye petrol sağlayan altıncı en büyük tedarikçi. Bu ihracatlardan elde edilenlerin üçüncü şahıs olarak kabul edilen BM`in bir hesabına gitmesi ve Irak`lı sivillere gıda ve ilaç alımı için harcanması gerekiyordu. Aslında Irak rejimi bu gıda ve ilacın çoğunu karaborsada satarak, elde ettiği karı işine gelen şekilde kullanıyor. Ayrıca bildirilene göre Irak, Rus paravan şirketleri ve muhtemelen yeni onarılmış Suriye boru hattı vasıtasıyla karaborsada petrol ihracatı yapıyor. Irak`ın Pakistan ve Ürdün ile olan ticaretinden de ek gelir geliyor.
Irak parasını nasıl harcıyor? Görünen o ki, gıda karşılığında petrol programı sonucu muhtaç durumda olan vatandaşlarına harcamıyor. Onun yerine Saddam`ın yalnızca destekçileri ve onların aileleri için Disney benzeri temalı bir park açtığına ilişkin raporlar duyuyoruz. Saddam, hapishane yapımına da yüklü bir miktar para yatırmış. Saddam`ın sinir gazı üretimi için gereken öncü kimyasallardan tahmini 610 ton ürettiği ve bu gazları yayabilen balistik füzeleri de test etmeye devam ettiği de, söylentiler arasında. Aslında, yaptırımların tökezlemesi, yaptırımları destekleyen diğer ülkelerin yanısıra ABD tarafından da açıklandı. Saddam Hüseyin Uluslararası Havaalanı yeniden ticari uçuşlara açıldı. Irak`lı sivil uçaklar kuzey ve güneydeki uçuşa kapalı alanlarda mevcut durumda ABD protestolarıyla karşılaşmadan uçuyorlar. Irak rejimi, Körfez Savaşı`nın ardından uçuş yasağı olan bölgelerde helikopter uçurma izni almış ve bunu bir ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırmak için kullanmıştı.
Kısa bir süre önce petrol ihracatını iki gün için kesen Irak, petrol silahını kullanmada fazla iddialı oldu. Gazetemizin dün de bildirdiği gibi, bir çok uzman, uluslararası yaptırım rejiminin giderek daha fazla düzensiz ve karışık bir hale geleceğini ve Bağdat`ın petrol gelirinin büyük bir bölümünün kontrolünü almaya çalışacağına inanıyor. İşte size Albright`ın kutusu. Son sekiz yıldır Batı`nın Irak`a uyguladığı politikayı izleyen birisi için bunların hiçbiri sürpriz değil. ABD BM yaptırımlarını ihlal eden Irak ordusunu cezalandırma ultimatomlarından ardıardına kaçındı. 1998 Aralığında saldırdığı zaman ise, saldırılar minumum hasara yol açmak üzere hedeflenmişti. Irağın radarlarına karşı ileri saldırılar ise, Saddam`ı yerinden çıkarmada benzer önemsiz etkiler taşıyordu. Amerika`nın yaptırımların uygulandığı BM Güvenlik Konseyi`ndeki pozisyonu giderek teyidi mümkün olmayan bir hale geliyor. Rusya, Çin ve Fransa yaptırımları rahatlatma taraftarları. Geçen ayın Uluslararası Bağdat Fuarı`na 100`ün üzerinde Fransız şirketi katıldı. Çıkarlarının nerede olduğuna ilişkin soru işareti pek yok. Ne yapılmalı? ABD Başkanı Bill Clinton`un Saddam`ın yenilgisini, devrilmesini göreceği tahmin ediliyordu. Ancak, geçen sekiz yıla bakılırsa, mevcut durumda bunun olması zor. Al Gore daha iyisini yapma sözü verdi. Ancak, o da yaklaşık bir yıllık sallanma ve tereddütün suçunu paylaşıyor.
Geriye yeni başkan George W. Bush kalıyor. Cumhuriyetçi Parti platformu
Saddam Hüseyin`in yerinden edilmesi için kapsamlı bir plan çağrısında bulunuyor. Teksas valisinin üst düzey yabancı - politika danışmanlarından birisi olan Robert Zoellick, Saddam`ın bölgesini yavaş yavaş alma politikası çağrısında bulunacak kadar ileri gitti. Bu tür bir politikanın neden yavaşça ilerleyeceği bizim gördüğümüz sahanın ötesinde. Ancak, en azından doğru yöne hedefleniyor.
Mevcut durumda önemli olan Irak`a karşı Batı pozisyonundaki eğilimi tersine çevirecek bir harekete geçmek. Irak ile Rusya ve Çin arasındaki giderek artan yakın bağlar, yüksek teknoloji askeri yardımın yakın bir gelecekte olduğu anlamına gelebilir. Orta Doğu`da bölgesel bir savaş olasılıkları arttıkça, bir sonraki ABD Başkanı`nın birinci önceliğe sahip dış politika konusu bu olacak. (FİNANSAL FORUM- THE WALL STREET JOURNAL)