Emlak Bankası tek şube ile 4.6 milyar liralık aktife ulaştı
EmlakBank Genel Müdürü Deniz Aksu, EmlakBank'ın yılsonu hedeflerine neredeyse ulaştığını söyledi.
Türkiye Emlak Katılım Bankası (EmlakBank) Genel Müdürü Deniz Aksu, "Faizsiz bankacılık prensiplerine uygun çalışan bir banka olarak EmlakBank'ı dönüştürdük. İlk yarı itibarıyla 4,6 milyar TL’lik aktif büyüklüğe ulaştık. Üstelik bunu sadece tek şube ile yaptık. Yıl sonunda 8 milyar TL’lik bir aktif büyüklük hedefimiz var." dedi.
AA Finans Masası canlı yayın konuğu olan Aksu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından 27 Şubat 2019'da faaliyet izni verildiğini, 21 Mart 2019'da da merkez şubelerini açarak bankacılık faaliyetlerine başladıklarını hatırlattı.
Aksu, sektöre hizmet için acele ettiklerini, faaliyete geçiş sürecinde uzun süre çalışıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bankamızın özelliği, dünyada ilk defa konvansiyonel bankadan katılım bankasına dönüşmemiz... Faizsiz bankacılık prensiplerine uygun çalışan bir banka olarak EmlakBank'ı dönüştürdük. İlk yarı itibarıyla 4,6 milyar TL’lik aktif büyüklüğe ulaştık. Üstelik bunu sadece tek şube ile yaptık. Yıl sonunda 8 milyar TL’lik bir aktif büyüklük hedefimiz var. Piyasaya yaklaşık 1,7 milyar TL fon sağladık ve yıl sonu hedeflerine daha şimdiden oldukça yaklaştık. Yıl sonunda en az 1 milyar TL'lik sermaye piyasası ürünü ihraç etmeyi planlıyoruz. Ulaşacağımıza da inanıyoruz. Tabii amaç sadece büyümek değil, sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde büyümek."
Şube konseptinin bitirildiğini, imalat sürecinde olunduğunu, ağustos sonunda şubelerinin hızlı bir şekilde açılmaya başlayacağını bildiren Aksu, "Yıl sonunda en az 15 şubeye ulaşmayı, personel sayımızın 500 civarında olmasını hedefliyoruz. Ülkemizin 7 bölgesinde şubelerimiz yer alacak." dedi.
"İNŞAAT, GSYH'NİN YÜZDE 50'SİNE HİTAP EDEN BİR SEKTÖR"
Deniz Aksu, mevcuttaki kamu bankalarından şubeleşme konusunda destek alacaklarını, PTT şubelerinden de müşterilere hizmet verecek hale gelmek için çalıştıklarını aktararak, sektörün dinamikleriyle hareket edeceklerini, inşaatın GSYH'nin yüzde 50'sine hitap eden bir sektör olduğunu söyledi.
Sürdürülebilir finans çözümleri üzerine çalışacaklarını ifade eden Aksu, "Erzurum, Samsun, Adana, Antalya, Bursa, İzmir ve İstanbul gibi illerde 15 şube ile yılı kapatmayı planlıyoruz. Artık dijital bir dünyadayız. Dijital sistemlerle olabildiğince çok fazla müşteriye hitap etmeyi düşünüyoruz. Şubelerimizi de tamamıyla merkez şube mantığıyla düşünüyoruz." diye konuştu.
Aksu, hizmet sektörünün en önemli gücünün insan kaynağı olduğunu vurgulayarak, sektördeki en iyi personelle yürümeye çalıştıklarını, 20 binin üzerinde talep olduğunu, sınavlar ve yetkinlik analizleri yaptıklarını bildirdi.
Gayrimenkul finansmanının uzun vadeli bir ilişki olduğuna işaret eden Aksu, gayrimenkul sektörüne yönelik çözümleri, "yeni imalata yönelik çözümler", "mevcut stoklara yönelik çözümler", "gayrimenkul yatırımcısı ve finansörü arasındaki ilişkileri düzenleyici çözümler" ve "kentsel dönüşüme yönelik çözümler" şeklinde 4 başlık altında topladıklarını aktardı.
"SADECE EV İMALATI DEĞİL, FABRİKA İMALATINA DA ODAKLANACAĞIZ"
EmlakBank Genel Müdürü Aksu, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak, "Mevcut yapı stokumuzun bazıları depreme karşı güvenilir değil. Kentsel dönüşümü 4 grupta; arsanın geri kazanımı, mevcut yapının kozmetiğinin düzeltilmesi, mevcut yapının mukavemeti, mevcut yapının enerji verimliliğinin artırılması şeklinde inceliyoruz. 6,5 milyonluk İstanbul'daki yapı stokunun ne kadarı bu konuda ihtiyaç duyuyor, bizim sunacağımız finansal çözümlerle belli olacaktır. Arzı sunarsanız arkasından talep geliyor." şeklinde konuştu.
İnşaatların yatırımcısı ve finansör ilişkisinin de düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Aksu, "Katılım bankacılığının en temel özelliğini kullanmamız gerekiyor. Başta herkes eş değer, anlaşma koşulları anlaşma süresince geçerli ve spekülatif hiçbir işlem yok. Katılım bankacılığı prensiplerinden ödün vermeyeceğiz." dedi.
Sadece ev imalatı değil, fabrika imalatına da odaklanacaklarını belirten Aksu, olabildiğince ithalatı kesecek, istihdamı ve yerel üretimi destekleyecek finansman modelleriyle ön plana çıkacaklarını, örnek olarak yapı malzemeleriyle ilgili birkaç konuda gelişim sermayedarı olarak yer alacaklarını söyledi.
Aksu, yerel üretimin desteklenmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Üretimi kimin yaptığından ziyade nerede üretildiği, kimlere istihdam sağlandığı, ülkemize katkısı, know-how transferinin bize katacakları ve sürdürülebilirliği ile ilgileniyoruz. Su geçirmez tedarik zinciri finansmanı ürünümüz alıcının merkezde olduğu, tedarikçiyi bu döngüde alıcının gücü ile fonlayan ve üretimi sürdürülebilir kılan, üretim maliyetlerini bu yolla aşağı çekip talebi tetikleyen ve nakit akışlarını kapalı devre olacak şekilde kontrol altında tutan bir yapıdan bahsediyoruz. Bu konuda sistemimiz neredeyse hazır."
Sanayicinin en temel yatırımının fabrika olduğunu dile getiren Aksu, "Çağın gerekliliklerinde ihtiyaç duyulan fabrika yatırımlarını finanse edeceğiz. Bunu yaparken, olabildiğince uzun vadede, yatırımcının sermayesini bu konuda kullanmayacağı bir modelle yaklaşacağız." bilgisini verdi.
Sektör paydaşlarıyla bir araya gelip ihtiyaçları belirlediklerini dile getiren Aksu, "Doğru finansal çözümlerle bunu oluşturacağız. Olabildiğince çalışacak fabrikalar oluşturmamız gerekiyor. Yoksa atıl kalmış fabrika inşaatlarıyla karşılaşırız." yorumunu yaptı.
"YURT DIŞI MÜTEAHHİTLERİMİZİN YOL ARKADAŞI OLMAYI HEDEFLİYORUZ"
EmlakBank Genel Müdürü Aksu, ilerleyen süreçte yurt dışında özellikle de Avrupa'da şube açma planları bulunduğunu belirterek, "Yurt dışından ucuz maliyetli ve uzun vadeli tematik fonlar bulup hedef sektörlerimizdeki üreticilerimizin yatırımlarını finanse etmek istiyoruz. Ayrıca ülkemizin yurt dışındaki en önemli ekonomik aktörleri olan yurt dışı müteahhitlerimiz için de hazırladığımız iş planlarımız var. Onların yurt dışındaki en güçlü yol arkadaşı olmayı hedefliyoruz." diye konuştu.
Yüzde 17 sermaye yeterlilik oranı ile Türk bankacılık sektörünün dünya kabullerinin oldukça üzerinde olduğunu vurgulayarak, hane halkının döviz hesaplarını da TL'ye çevirdikçe sektörün dinamiklerinin ve gücünün daha da artacağını ifade etti.
"ŞU AN DÖVİZ TEVDİAT HESAPLARINA GİDİŞ, TAMAMEN KENDİNİ KORUMA İÇ GÜDÜSÜ"
Deniz Aksu, ekonomideki dengelenme sürecinin bankacılık sektörüne yansımalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Planın devreye girmesi ve firmaların buna uyumluluğu arasında bir zaman aralığı vardır, biraz zaman vermemiz gerekiyor. Berat Bey'in açıklamış olduğu yeniden dengelenme planı ve Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında alınan önlemlerin hayata geçmesi ve piyasanın buna uyumu beli bir süre sonra olacaktır. Tahminimce, üçüncü çeyrekten itibaren bunu göreceğiz. Şu an bankacılık sisteminin NPL'i çok büyük değil, fiyatlamanın içinde zaten yer alıyordur. Herhangi bir şeyi fiyatlayabiliyorsanız yönetebilirsiniz.
Bizim geçmişte yaşadığımız en büyük sıkıntılar her zaman fiyatlamayı yapamadığımız dönemdi. O zaman piyasa kilitleniyor. Şu an piyasa fiyatlama yapabiliyor. Yakın zamanda yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında da, piyasanın beklentileri doğrultusunda faiz indirimi gelirse, o zaman bir dengelenme sürecine girmiş olacağız, fiyatlamayı daha rahat yapacağız, daha uzun vadelerde finansman konuşabiliyor olacağız."
Şu an döviz tevdiat hesaplarına gidişin, tamamen kendini koruma iç güdüsüyle yapıldığının altını çizen Aksu, bunun ciddi bir finansman gelirinden vazgeçilerek yapıldığını, hane halkının bunun sonuçları görüp döviz tevdiat hesabından TL'ye geçtiğinde, daha dengeli, fiyatlaması doğru yapılabilen, varlıkların değerinin net şekilde ortaya çıktığı bir döneme girileceğini söyledi.
"Üçüncü çeyrekten itibaren bunları görmeye başlayacağız." diyen Aksu, ekonomideki dengeleme sürecinin doğal olarak cari açıkta gerilemeye, iç talepte ve toplam kredi talebinde nisbi bir daralmaya yol açtığını aktardı.
Aksu, bankacılık sektörünün, kredi hacmindeki daralma ve artan DTH seviyesine rağmen kar üretmeye devam ettiğini ve yurt dışı kredilerini ödemekle veya roll etmekle ilgili herhangi bir sorun yaşadığını belirterek, şunları kaydetti:
"2016 mayıs ayında bankacılık sektörü net kar miktarı 14,08 milyar TL iken 2017 yılında bu rakam 21,17, 2018 mayısında 23,83 ve 2019 yılında 19,72 milyar TL oldu. Görüldüğü üzere bankacılık sektörü kar üretmeye devam ediyor ve NPL oranı da yüzde 5 seviyesinin altında kalmayı sürdürüyor. Toplam bankacılık sektörü kredi hacmine bakıldığında 28.6.2019 tarihinde 2,447 milyar TL tutarında iken 12 ay önce bu tutar 2,283 milyar TL olup değişim yüzde 7,19, yılbaşından bu yana ise değişim yüzde 6,23 gerçekleşti.
Tüketici kredileri tarafında 29.6.2018 tarihinde 419,64 milyar TL iken 28.6.2019 tarihinde ise 402,05 milyar TL seviyesinde gerçekleşmiş olup 12 aylık değişim eksi yüzde 4,19 seviyesinde oldu. Bankacılık sektörü toplam mevduat miktarı 2,318 milyar TL olup 12 ay önce ise bu tutar 1,946 milyar TL seviyesinde idi. Yıllık değişim oranı yüzde 19,12 oldu."
"SERMAYENİN BURAYA GELMEMESİ İÇİN EN UFAK BİR SEBEP YOK"
Aksu, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) adımlarının, piyasalara ve bankacılık sektörüne etkilerine ilişkin şunları söyledi:
"2008'den krizinden sonra, sermaye ile sermayeyi kullanan arasında çarpışma yaşanıyor ve bu hala dengelenmedi. Şu an AB'de faizler eksi düzeyinde, dolayısıyla paranın da getiriye açlığı var. Dolayısıyla her hangi bir yerde tasarruf fazlaysa, onun getiriye muhtaçlığı kısmında, gelişmekte olan ülkelere sermaye girişleri olacaktır. Bizim ülkemiz 80 milyonluk bir ülke, 18 milyon öğrencimiz var, 6 milyon 250 bin üniversite öğrencimiz var, bu çok ciddi bir talep enflasyonu oluşturabilecek bir yapı demek.
18 milyon öğrenci, 36 milyon ebeveyn demek. Böyle bir talep olan, Asya ve Avrupa'nın birleştiği yerde bulunan hub bir ülkenin, sermaye girişinden etkilenmemesi imkansız. Ülkemiz gelişen ve sermayenin getiriyi elde edebileceği bir yapı, çok ciddi sermaye girişleri olacaktır. Bütünüyle bizim halkımızın kendi parasına, ülkesine güvenmesi ve piyasada fiyatlama yapılabilir, dengeli bir mekanizmaya ulaşmamız gerek. Biz kendi içimizde birlik olur, gücümüze güvenirsek, sermaye de buraya gelecektir. Hukuk devletiyiz, laik bir ülkeyiz, bölgede de varılması istenen bir destinasyonda yer alıyor. Bütün bunları düşündüğümüzde, sermayenin buraya gelmemesi için en ufak bir sebep yok."
Aksu, artan küresel risk iştahı ve artması olası yurt dışı kaynaklı fon girişi ile birlikte, yerel ekonomide finansmana erişimin nispeten kolaylaşacağını ve finansman maliyetinin düşeceğini, bankaların yurt dışı finansmana erişiminin kolaylaşması ile birlikte bankaların yurt dışı kredi kullanımı ve yurt içi kullandırılabilecek kredi miktarının artacağını, GSYİH'deki büyüme oranının kredi kanallarının açılmasıyla birlikte yükseleceğini, dolayısıyla bankacılık sektörü karlılığının artacağını dile getirdi.
"DÜNYADA BÖYLE BİR FAİZ ORTAMI YOK"
Aksu, bireysel kredi faiz oranlarında ve mevduat faizlerinde gelecek 6 aydaki beklentiye ilişkin, şunları söyledi:
"Benim tahminin çift haneli rakamlardan tek haneli rakamlara inmemiz olası. Üçüncü çeyrekten sonra bunları hissetmeye başlayacağız. Tekrar tek haneli finansman giderinin olduğu bir yapıyla karşı karşıya kalacağız. Ülkemiz dediğim gibi 80 milyonluk bir ülke. Çok ciddi talep var. Burada talepleri karşılayabilecek arzı yarattığınız sürece en ufak bir sorun yaşamazsınız."
Türkiye'de seçim döneminin bittiğini belirten Aksu, 4 yıllık ciddi bir dengelenme ve piyasaların oturacağı bir dönemin yaşanacağını söyledi.
Bu dönemde de para politikasının, maliye politikalarına paralel hareket edeceğini kaydeden Aksu, "İkisi beraber hareket ettiği zaman, ekonominin daha hızlı büyümesi, ekonomide dengelenme sürecini çok hızlı görme ihtimalimiz var. Bizler 4,60 faizleri görmüş bir ülkeyiz. Şu andaki 24 faizleri hak eden bir ülke değiliz. Yani dünyada böyle bir faiz ortamı yok. Avrupa Birliği'nde eksi (faiz) var. Amerika'da ikileri konuşuyoruz. Yani bizim 24 faizleri telaffuz etmemiz için en ufak bir sebep yok." değerlendirmesinde bulundu.
Aksu, üçüncü çeyrekten sonra faiz oranlarında tekrar tek haneleri göreceklerini belirterek, ülkede bu potansiyelin olduğunu ve Türkiye'nin üreticiler ve sermaye açısından arzulanan bir pazar olduğunu vurguladı.