Dünya ticaret sistemi tehdit altında
Dünya Ekonomik Forumu global ekonominin yavaşladığı ve bunun da bir korumacılık ve ticaret blokları arası savaşa dönüşebileceğine ilişkin uyarılarla doluydu. Böyle bir gelecek kaygısı, fakir ülkelerin durumuna odaklanma çabalarını daha da artırdı.
Avrupa Birliği, Japonya ve diğer ülkelerin bir dünya ticaret müzakere roundu örgütleme çabalarını yeniden canlandırmaları ekonomik iklimde önemli değişiklikler yaşandığına işaret ediyor. Bu girişim bir yandan ticaret sisteminin tersine döndüğüne ilişkin kaygılardan, diğer yandan da, serbestleşmenin daha da ileri götürülmesi için duyulan heyecandan kaynaklanıyor. Bu yılın Dünya Ekonomik Forumu global ekonominin yavaşladığına ve bunun da bir korumacılık ve ticaret blokları arası savaşa dönüşebileceğine ilişkin uyarılarla doluydu. Böyle bir gelecek kaygısı fakir ülkelerin durumuna odaklanma çabalarını daha da artırdı. Sorunlardan en fazla etkilenecek olan söz konusu ülkelerin Davos`taki temsilcilerinin sayısı bir hayli kabarıktı. Bir ticaret müzakere roundu başlatmak bu trendlerle başa çıkabilmenin en iyi yolu olabilir. Ancak bu yüksek derecede risk taşıyor. Seattle`daki Dünya Ticaret Örgütü toplantısının çöküşünden sonra bir başka başarısızlık daha katastrofik sonuçlara yol açabilir. O halde, başarılı olmak için neye gereksinim var?
Fakir ülkelerin de zenginler gibi kendi konumlarını yeniden gözden geçirmeye ilişkin olarak geçenlerde sergiledikleri hazırlılık teşvik edici bir başlangıç noktası. Onlar elle tutulur ödünler ve uzlaşmaların gerçekleştirilebileceği alanları süratle saptama yoluna gitmeli.
Endüstrileşmiş ülkeler, tarım, tekstil ve anti - damping alanlarında samimi bir liderlik göstermeli ve engelleri kaldırmalı. Serbest ticaret için yerel destek kazanmak ekonomik büyümenin zayıf olduğu zamanlarda gerçek bir sorun haline gelir. Ancak, DTÖ müzakerelerinin başarısı için tarafların birbirine güvenmesi zorunluluğu varsa, o takdirde, zengin ekonomiler hem üretici lobilerine hem de globalizasyona karşı çıkan eleştirmenlere karşı durabilmeli. Bu nedenler hükümetler çok daha güçlü bir biçimde serbest ticaretin yararlarını ortaya dökmeli. Ancak fakir ülkeler bir yarar görecekse, onlar kendi sorunlarının, çok değil, az globalleşmelerinden kaynaklandığını anlamalı. Bu ülkeler yüksek gümrük engellerine saldırmalı ve ekonomilerini dünyaya açmalı.
Artırılmış uluslar arası yardım onların reformlarını yapabilmeleri için gereken teçhizata sahip olmalarını sğalayarak, reformlar için teşvik aracı olabilir. Buna ek olarak, ABD`nin DTÖ`de olumlu angajmanı ve AB ile etkin işbirliği kritik bir önem taşıyor. Bush yönetiminin bu çerçevede işbirliği halinde olması kritik bir öneme sahip, ancak niyetinin ne olduğu hala bilinmiyor. Bush`un öncelikle, Amerika Kıtasında Serbest Ticaret Alanı gibi bölgesel projelere odaklanmak istediği görülüyor. Ancak, bu projeyi, çok taraflı diğer projeler pahasına takip etmek yanlış olurdu.
Böyle bir durum, piyasaların birbirine rakip bölgesel bloklara ayrılması sürecini bir adım daha ilerleterek, DTÖ`nin öneminin daha da azalmasına neden olabilir.
Sadece güçlü ve global kurallara bağlı bir sistem piyasaların serbest kalmaya devam etmesini ve ticaretin hakkaniyetli bir çerçevede cereyan etmesini sağlayabilir. Ve dünyanın ikinci büyük ihracatçısı olarak ABD`nin böyle bir başarıdan elde edeceği büyük yararlar var. (FİNANCİAL TİMES)