Bizim sistemimizde iş yapana ceza var
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Üyesi Erdal Batmaz, son zamanlarda bürokratlarda ortaya çıktığı ileri sürülen imza korkusunun ardında kalan nedenleri irdeledi. `Bürokrasiyle bürokratı karıştırmamak lazım. Türkiye`de bu yapılıyor` diyen Batmaz, sorunların siyasiler tarafından çözülebileceğini belirtti. Türkiye`de cadı avına çıkmanın moda olduğunu savunan Batmaz, şunları söyledi:
İş yapmayan tertemiz
Bizim sistemimizde iş yapmayan değil iş yapan cezalandırılır. Her iktidar kendisinden öncekileri görevden almak için bir müfettiş raporu ortaya sürmüştür. Bu raporların hepsi önce Danıştay 2. Dairesi`ne, ardından da mahkemelere gider. Bu şartlar altında bürokrat niye iş yapsın? İş yapmamanın bir bedeli yoktur. Türkiye`de bir bürokrat hiçbir iş yapmadan otursun, tertemiz görevinde kalır. Siyasi irade o kişiyi iş yapmıyor diye görevinden alamaz.
Başımızdaki kılıç
Bürokratın başında sürekli bir kılıç dolaşır; sola gider TCK 230`a, sağa gider TCK 240`a çarpar. Biri görevi suiistimal, diğeri görevi ihmaldir. Bu o kadar lastikli yoruma açıktır ki, bürokratın karşısına bir soruşturmada en azından 230. madde çıkar. Türkiye`de belli bir yere gelip de, son 10 yılda soruşturma geçirmeyen kaç bürokrat var? Asgari yüzde 75-80`i, son 10 yılda mahkemelik olmuştur. Bunların hepsi mi hırsızdır?
Koalisyon fırtınası
Bürokrat yarın problem yaşamayacağını hissederse, iş yapar. Bürokratlara yönelik eleştiri ve suçlamaların en yoğun olduğu dönemler, genellikle koalisyon dönemleridir. Sürekli hükümetlerin ve siyasal tercihlerin değiştiği bir ortamda, bürokrat rahat hareket edemez. Türkiye`de bürokrasinin sahip olması gereken güvenceler, dekokratikleşme adı altında çıkarılan yasa ve kampanyalarla ortadan kaldırıldı. Nerede de o Memurin Muhakematı Kanunu? Sorumlu noktadaki bir bürokratin en ufak bir müfettiş raporu ile ağır ceza mahkemesinin önüne çıkarılması kaçınılmazdır.
Aklan da gel mantığı
Türkiye`de yargılansın aklansın gelsin mantığı çok yanlıştır. Bir kere bu yargılanmanın kendisi bizatihi bir cezadır. Ağır cezadaki bir mahkeme asgari üç yılda biter, iki duruşma arası asgari 3-4 aydır. Bürokratin, ailesinin, uğrayacağı zararın bedeli de tazmin edilmez. Maaşını belli ölçülerde alır, sosyal hayatı sarsılır ve toplumda bürokrat üzerindeki gölge bir türlü kalkmaz. Mahkemeye gitmesi haber olur, beraat etmesi haber olmaz.
Bürokratın tercih koyacağı yerler vardır. Yanlış bir kanaat daha var; Denetim elemanlarının her raporu kesin doğru sayılır. Bu raporlar hakkında karar vermek durumunda olan ister bakan, ister müsteşar, ister SPK gibi kuruluşlar olsun, ille de icraya koymak zorundalarmış gibi bir düşünce hakim. Eğer öyle olsaydı yönetim kademelerine ihtiyaç kalmazdı. Her gelen raporu `gereği yerine getirilmek üzere` ilgili makamlara göndereceksem, benim havale memurluğundan ne farkım kalır?
İmza korkusu
Türkiye`de siyasilerin aklanması parmakla olurken, bürokratın aklanması hep uzun süreli mahkemelerde oldu. Bürokrat bunun sonucunu göze alamadığı için ya da icratı yapmasına onay veren siyasiler kendisini korumadığı için, iş yapmaktan çekiniyorlar.
Kamu bankasındakiler
Kamu bankaları açısından çok güncel bir konuya bakalım; Türkiye`de son iki üç yıldır bankacının kredi vermesi, ya da bankacının verdiği kredinin batması suç olmuştur. Her yılı bir krizle geçen Türkiye`de bir bankanın verdiği kredilerin yüzde yüzünün batmayacağını söyleyebilir miyiz? 60-70 yıldır krediler batmıyordu da, sadece bugün mü bu krediler batmaya başladı.