Babacan o iddialara yanıt verdi!
Babacan, Başbakan Erdoğan`ın açıklaması sonrası gündeme gelen `sermaye hareketlerine kısıtlama mı geliyor` iddialarına İntihar olur dedi
<ımg hspace="10" vspace="5" align="right" src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66cf60e0601c04688fbdcb38.jpg">Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakan Erdoğan`ın açıklaması sonrası gündeme gelen `sermaye hareketlerine kısıtlama mı geliyor` iddialarına İntihar olur dedi.
ımg>Ali Babacan, Kanal 24`te katıldığı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Merkez Bankasının en son faiz artırım kararının sorulması üzerine Babacan, geçen yılın mayıs ayından bu yana uluslararası finans piyasalarında çok ciddi dalgalanmalar yaşandığını ve bu dalgalanmalardan Türkiye`nin de etkilendiğini söyledi.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, Türkiye`dekine benzer piyasa hareketlerinin görüldüğüne işaret eden Babacan, Hisse senedi fiyatlarında ciddi düşüşler var, piyasa faizlerinde yükseliş var, aynı zamanda gelişmekte olan pek çok ülkenin para birimi dolar ve avro karşısında değer kaybetmiş durumda diye konuştu.
Buna karşın, Türkiye`nin hem cari açığının oluşu hem de içinde yaşadığı bazı gelişmelerin, Türkiye`nin daha çok etkilenen ülkeler arasına girmesine sebep olduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
PİYASALARDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...
Kuşkusuz bizim, hükümetimizin, partimizin karşı karşıya kaldığı bu komployla olan mücadelede ortaya koyduğu kararlılık, dirayet, şu anda durumu önemli miktarda kontrol altına almış durumda. Aksi halde o acil adımlar atılmasaydı, bir an önce durumu kontrol altına almak için gerekenler yapılmasaydı, bugün bizim piyasalarımız çok daha kötü durumda olabilirdi. Çünkü devletin başıboş kaldığı, yönetim boşluğu olan bir ülkede siyasi istikrardan artık söz edilemez. Dolayısıyla aslında bu yapılanlar, siyasi istikrarı da hedef alan çalışmalardı ve Türkiye`ye bu işin maliyeti oldukça yüksek oldu.
Halka açık şirketlerimizin değer kaybı 60 milyar 252 milyon dolar
Söz konusu gelişmelerin Türkiye`ye maliyetinin sorulması üzerine de Babacan, her gün piyasa göstergeleri değiştiği için her saat hatta her dakika maliyet hesaplarının da yenilenmesi gerektiğini bildirdi. Özellikle halka açık şirketlerin piyasa değerine baktıklarına dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti: Orada çünkü çok somut olarak bir değer kaybı söz konusu. Hisse senedi fiyatları düştü bu süreç içerisinde ve kur arttı. Dolayısıyla halka açık şirketlerimizin dolar cinsinden değerini hesap ettiğimizde orada ciddi bir değer kaybı söz konusu. 13 Aralık Cuma akşamından dün akşama kadar halka açık şirketlerimizin değeri 270 milyar 906 milyon dolardan 210 milyar 654 milyon dolara düştü. Kayıp 60 milyar 252 milyon dolar. Yabancı yatırımcıların hisse senedi piyasasındaki alış satışına baktığımızda net anlamda Türkiye`den sermaye çıkışı çok çok sınırlı. Dolayısıyla alanlar kadar satanlar da var. Yerliler açısından da öyle. Yoğun bir alışveriş var hisse senedi piyasasında ama net anlamda Türkiye`den çıkış son derece sınırlı ama ne oluyor, bu alışverişlerde fiyatlar oluşuyor ve bu fiyatlar maalesef 7-8 hafta öncesinin fiyatlarına göre bayağı düşmüş durumda. Bu tabii Türkiye`nin kaybıdır.
Ali Babacan, bu dönemde bir de faiz artışının getirdiği ilave maliyetlerin olduğunu ve kur artışının reel sektörün üzerine getirdiği yükün hesap edilebileceğini belirterek, tüm bunlar alt alta yazıldığı zaman çok daha yüksek maliyetlerin söz konusu olduğunu ifade etti.
17 Aralık`tan bu yana olan süreçte piyasada oluşan faizler zaten yükselmişti
Merkez Bankasının bağımsız olduğunu vurgulayan Babacan, Bankanın herkesin görüşünü dinlediğini ancak karar verme aşamasında Para Politikası Kurulunun toplanarak bağımsız bir şekilde karar aldığını söyledi.
Dolayısıyla teknik açıdan bakıldığında, Para Politikası Kurulu, bu adımın gerekli olduğunu düşünmüş ki böyle bir adım atıldı diyen Babacan, şu konuya ise dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti: Bizim zaten 22 Mayıs`tan bu yana olan süreçte, aynı zamanda 17 Aralık`tan bu yana olan süreçte piyasada oluşan faizler zaten yükselmişti. Hazine`nin borçlanma faizlerine baktığınızda, Hazine kağıtlarının ikinci el piyasasındaki faizlere baktığınızda zaten faizler yüzde 11`ler seviyesine çıkmıştı. Bankaların mevduat faizi zaten yüzde 10`ları bulmuştu. Bankaların kredi faizi zaten yüzde 14, 15, 16, 17 gibi rakamlara ulaşmıştı. Yani Merkez Bankası aslında piyasanın oldukça gerisindeydi, piyasada zaten yüksek faizler oluşmuştu. Ancak şöyle bir durum oluşuyordu; Merkez Bankası ağırlıklı ortalama yüzde 7,3 ile piyasayı fonluyordu. Yüzde 7,3 ile bankalar, Merkez Bankasından likiditeyi sağlayıp yüzde 13,14,15 ile piyasaya hatta yüzde 11 ile Hazine`ye tekrar finansman sağlama gibi bir imkana sahipti. Dolayısıyla Merkez Bankası aslında piyasada zaten yüksek noktada olan faizlere biraz geriden de olsa uyum sağlamış oldu. Bunu böyle okumakta da fayda var.
Faizlerin artması elbette iyi bir şey değil ama...
Faizlerin artmasının elbette iyi bir şey olmadığını, hükümet açısından bunu hiç bir zaman hoş karşılayamayacaklarını belirten Babacan, buna karşın faizlerin büyük ölçüde piyasada oluştuğunu da görmek gerektiğini ifade etti. Başbakan Yardımcısı Babacan, Merkez Bankasının ara toplantı yapma kararının sorulması üzerine de bir önceki olağan Para Politikası Kurulu toplandıktan 2 gün sonra dünya piyasalarında çok şiddetli hareketlenmelerin başladığını söyledi. Bunun üzerine de pek çok ülkenin para biriminin çok hızlı değer kaybetmeye başladığına işaret eden Babacan, Örneğin Arjantin pesosu 1 günde yüzde 10 değer kaybetti. Rus rublesi her gün değer kaybederek gitti o günlerdi. Dolayısıyla Merkez Bankasının olağan Para Politikası Kurulu`ndan sonraki 1 hafta içerisindeki küresel şartlar çok değişti. Böyle olunca Merkez Bankası artık piyasa faizleri ile kendi faizleri arasındaki farkı kapatma gereği hissetti ki bu adımlar atıldı. Tabii ki aslında bunların açıklamasını Merkez Bankasından dinlemek lazım. Bizimki aslında dışarıdan izleyip, Bankanın yaptıklarıyla ilgili yorum. Böyle okumakta fayda var diye konuştu.
Sermaye harekerlerine kısıtlama intihar olur
Başbakan Erdoğan`ın ``B-C-D planlarımız var`` şeklindeki çıkışı ile ilgili, ekonomi yönetiminde her senaryoya karşı alternatifleri olduğunu söyleyen Babacan, ``Biz en kötü senaryolar karşısında ne yapacağımıza yönelik önceden hazırlıklar yaptık. Çünkü olası krizlerde kurumlarımız ne yapacağını bilmeli. Bizim için asla çaresizlik söz konusu olamaz. Tüm kötü senaryolara karşı planlarımız var. Ancak Başbakan`ın bu söyleminden sonra gündeme gelen `sermaye hareketlerine kısıtlaması mı geliyor` şeklindeki iddialar asla doğru değil. Sermaye hareketlerini kısıtlamaya yönelik bir çalışmamız yok. Çünkü bu bir intihar olur.`` dedi.