AB İç Piyasalar Komiseri Frits Bolkestein`in Fikirleri Doğru
Fransa`ya ilişkin nazik bir deyiş: Fransa`nın suyu en iyisi. Bu sözlerimiz, Evian`a bir takıntı ya da Fransa kaplıcalarını ziyaret edin tavsiyesi anlamına gelmiyor. Daha çok, Fransa`nın dünyayı dize getiren Compagnie Generale des Eaux (daha çok Vivendi olarak bilinir), Suez Lyonnaise des Eaux ve Saur gibi şirketlerine gönderme yapıyoruz.
Bu şirketler, belediye imtiyazları için rekabet halindeler ve birlikte Fransa su piyasasının yüzde 77`sini oluşturuyorlar. Bazıları aynı zamanda ortak girişimlerde de bulundular ve Downing Street`e su sağlayıp, ABD piyasasında rekabet ediyorlar. Diğer AB ülkelerinin Fransız sistemini taklit edeceği ya da geliştireceği olasılığı mantıklı görünüyor. Mart ayındaki Lizbon zirvesinin sonuçlarına göre, ulusal su piyasaları serbestleştirilmeli ve özelleştirilmeli, ve tek pazar kuralı, diğer ürünlere olduğu gibi suya da uygulanır. Bu nedenle, AB İç Piyasa Komisyoneri Frits Bolkstein`ın Hollanda`lı Waterspiegel dergisine bir röportajında, konuya ilişkin neler söylediğiyle ilgilendik. Şimdiye kadar AB su konusuna yalnızca çevreci bir konu olarak değindi. Ancak, bu tür gözlemler aslında ulusal denetleme ajanslarının işi. AB`nin oynaması gereken rol, bu zamanlara dek bölünmüş ve büyük ölçüde devletin elinde bulunan piyasayı açmak. İsveç ya da Hollanda su pazarlarını açmaya ilişkin bir niyet göstermiyorlar.
Almanya, alışkanlığı olduğu üzere, hükümetin çoğunluğu elinde bulundurduğu kamu - özel şirketler yönünde hareket etmeye başladı. Britanya görünüşte su işlerini 1989`da özelleştirdiyse de, piyasa fiyat kontrollerinden geçiyor.
Bazıları, gerekli bir kamu malı olan suyun kamu otoritelerince ele alınması gerektiğini düşünebilir. Ya da suyun yeniliğin mümkün olduğu bir alan olmadığı ve özel şirketlerin yalnızca fiyatları arttırarak kar edebileceği de düşünülebilinir.
Ancak, her iki sav da ikna edici değil. Özel şirketler, hiç bir şikayete yer vermeden Fransa`ya 1964 yılından bu yana suyunu sağlıyor. Ayrıca su milyarlarca dolarlık bir endüstri. Ve Bolkstein`ın röportajında işaret ettiği gibi, ürün farklılaştırılması, teknolojik değişiklik ve bölgesel rekabet de dahil olmak üzere, su piyasasındaki yenilik olasılıkları diğer sektörlerden daha az değil.
Bolkstein, Liberalizasyon bir doktrin değil, sağlanan hizmette fiyat ve kalite dengesini tutturmaktır. Su gelecekte az bulunan bir mal olacak. Talep, nüfus artışı ve ekonomik gelişmenin sonucu olarak artarken, aynı zamanda göreceli olarak temiz ve ucuz su kaynaklarına giderek daha az rastlanıyor. Ayrıca Bolkstein,
Ekolojik açıdan, arz ve talep dengesini geliştirmede su sektörünün piyasa güçlerine daha fazla maruz kalma gereksiniminde olup olmadığını merak edebiliriz, sorusunu da yöneltiyor. Bolkstein`in üzerinde durduğu noktalar doğru ve gündeme alınması gerekli. Bu arada şu da doğru: mevcut durumda, konuya ilişkin bir şey yapıp yapmamak da Bolkstein`a bağlı. (FİNANSAL FORUM - THE WALL STREET JOURNAL)