Yatırımlar neden alarm veriyor?
Dünkü yazısında ekonomideki günlük çarkların dönüşündeki alarm zillerini yazan Hürriyet Gazetesi yazarı Uğur Gürses, bugünkü yazısında yatırımların neden alarm verdiğini yazdı.
Yatırımlarda temel kriterlerin başında, hukukun üstünlüğü, yargının düzgün işlemesi, güçlü bir kuvvetler ayrılığının olması, yolsuzluk ve rüşvetin iş yapma süreçlerine olan etkisinin az olması, bürokratik süreçlerin kolay olması, vergi ve işlem masraflarının düşük olması gibi kriterlerin olduğunu belirten Gürses, Türkiye'nin son 3 yılda bu alanlarda çok kötü bir fotoğraf sergilediğini ifade etti.
Uğur Gürses'in yazısının tamamı şöyle:
Dün ekonomideki günlük çarkların dönüşündeki alarm zillerini yazmıştım. Asıl en önemlisi bugüne kaldı; yatırımlar.
Ekonomideki alarm zilleri; enerjisini hem büyüme sorunundan, hem de dış kaynak sorunundan alıyor.
Büyümenin sürdürülebilir olanı; salt hane halkının tüketime dayananı değil, sürdürülebilir kaynaklarla yatırımlara ağırlık vereni olmalı. Büyümenin sürdürülebilir kaynağı da; uzun vadeli dış kaynak, yabancıların doğrudan yatırımları. Ama son 3 yıldır gelen kısa vadeli kaynak ('sıcak para') istikrarsız; ya az geliyor, ya da gelen çıkıyor.
Bize uzun vadeli olanı gerekiyor; doğrudan yatırımlar.
Yatırımların iki penceresi var; birincisi yurtiçi ekonomik büyüme ve istihdama katkı sağlaması, ikincisi yerleşik olmayanların doğrudan yatırımları nedeniyle ödemeler dengesine kalıcı finansman sağlaması yönünden. İşte her iki açıdan da, Türkiye'deki özel kesim yatırımlarında son 4 yıldır çalan alarm zilleri, son bir yıldır görece daha önem kazandı; buna ihtiyacımız artarken, tersine katkısı azalıyor.
Birincisi, özel yatırımlar büyümüyor; 2011 son çeyreğinden bu yana milli gelir büyümesine katkı vermiyor.
Son bir yılda bu durum iyiden iyiye derinleşti. Hem de sürdürülebilir büyüme için Türkiye'nin tüm gücüyle yatırımları
artırması gereken bir dönemde, tersine yatırımlar geriliyor, milli gelir büyümesine katkısı neredeyse sıfıra yakın bir
duruma geldi.
Yatırımlar, hem yapıldığı dönemde ekonomiye büyüme katkısı veriyor, asıl yapıldıktan sonra üretim faktörlerini devreye almasıyla, üretim sağlamasıyla ekonomik büyümeye, istihdama katkısı oluyor. Çin, son 2030 yıllık dönemdeki büyümesini sabit sermaye yatırımlarına borçlu. Oysa hane halkı tüketim harcamaları milli gelirinin yarısı etmiyor.
2001 sonrası dönemde Türkiye'deki büyüme ivmesinin iki bileşeni vardı; hane halkı tüketimi ve özel yatırımlar.
20032007 arasındaki 20 çeyrekte GSYH ortalama yüzde 7 büyürken, bunun 3 puanı özel yatırımlardan geldi. Bu müthiş bir katkı idi. Şimdi 2011 son çeyrekten başlayarak yatırımlar yavaşladı; son 3 yılda 12 çeyrekte GSYH ortalama yüzde 3 büyürken, özel yatırımların katkısı 0.2 puan azaltıcı yönde oldu. Özel yatırımlar 2011'den beri yerinde sayıyor, bu yüzden de milli gelir içindeki payı düşüyor; son bir yıllık özel yatırımlar 2011'in ilk çeyreğinde GSYH'nın yüzde 21'ini oluştururken, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 19'una düştü.
İkincisi, doğrudan yatırım için Türkiye'ye gelen yatırımlar son 10 yılın en düşük seviyelerinde. Doğrudan yatırımlarda net gelen kaynak, 44 milyar dolarlık cari açığın sadece yüzde 10'una yani 4.9 milyar dolara düştü. 20052009 arasında net 15 milyar doların üzerinde olduğu hatırlanırsa göreceli olarak epey kötü bir fotoğraf olduğu anlaşılır.
Tasarruflarımız yatırımlarımıza yetmiyor. Yurtdışı kaynaklara ve yatırımlara ihtiyacımız var. 2009 küresel krizi bir yana konursa ülkeye gelen doğrudan yatırımlar 2006'daki miktarlara, 1011 milyar dolara düştü. Buna karşılık, yurtiçinde yerleşik iş kesimi de yurtdışı yatırımlarını 2011 sonrasında hızlandırmaya başladı. Yurtdışındaki doğrudan yatırımlar yıllık 67 milyar dolara çıktı. Bu yüzden, doğrudan yatırımların neti 5 milyar doların altına düştü. Özetle, yurtdışındakilerin ülkeye yatırım iştahı azalırken, yurtiçindeki girişimcilerin de dışarıya yatırımı tercih etmeye başladıkları görülüyor.
Yatırımlar neden alarm veriyor?
Yatırımlarda temel kriterlerin başında, hukukun üstünlüğü, yargının düzgün işlemesi, güçlü bir kuvvetler ayrılığının olması, yolsuzluk ve rüşvetin iş yapma süreçlerine olan etkisinin az olması, bürokratik süreçlerin kolay olması,vergi ve işlem masraflarının düşük olması gibi kriterler var. Türkiye son 3 yılda bu alanlarda çok kötü bir fotoğraf sergiliyor. Girişler düşük, çıkışlar hızlanıyor.
Şimdi düşünelim; son 78 yıla damgasını vuran bol sermaye girişi sona eriyor, eskisi kadar sıcak para girmeyecek, tersine çıkacak belki de. Peki, büyüme kaynağı neye dayanacak? Elimizde tek politika seçeneği kalıyor; yatırımları artırmak, içeri çekmek. Türkiye, bu kısa vadeli sermaye akışında bir dönemin sona erdiğini göz göre göre seyretti.
İkincisi ve en önemlisi, yatırımlar için gerekli ortam siyasetçiler eliyle tahrip edildi. İyileştirmek bir tarafa, geriye gitti. Hukukun üstünlüğü, demokratik işleyişler, yolsuzluk, toplumsal barış gibi alanlardaki gelişmeler, keyfi yönetim yatırım ortamından geriye götürüyor. 2015'de Dünya Bankası'nın iş yapma sıralamasında 189 ülke içinde 55. sıraya geriledik.
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN