Küresel yatırımcıların yükselen piyasalara yönelik risk iştahından diğer EM'ler kadar fayda sağlayamadığı belirtilen Türkiye'de, kur ve likidite riskleri devam ederken; şirketlerin ödeme davranışlarındaki bozulma da sürüyor.
Alacak sigortası şirketi Euler Hermes'in "Uluslararası Ticarete Global Bakış" toplantısında makroekonomik gelişmeleri değerlendiren Euler Hermes Baş Ekonomisti Ludovic Subran, küresel büyümede yukarı revizyonların aşağı revizyonlardan daha baskın olduğunu ancak ABD ve AB başta olmak üzere para politikası değişiklikleri ve faiz oranlarında artışla birlikte küresel likiditenin önümüzdeki dönemde azalacağını söyledi.
Risklerin, sınır ötesi likidite girişlerinde azalmaya neden olduğunu ve tüm gelişmekte olan ülkelerin (EM) bu sorunla karşı karşıya bulunduğunu belirten Subran, Türkiye'nin ise yabancı yatırımcılar için "görece çekicilik" sorunu yaşadığını söyledi.
Subran, "Türkiye'nin hala diğer EM'lere göre görece çekicilik problemi var. Gelişmekte olan ülkeler farklı sebeplerle çok çekici. Rusya carry-trade imkanı ve yüksek faiz gibi nedenlerle çekici. Brezilya ve Arjantin çekici çünkü güçlü reform planları var. Polonya ise Avrupa'daki toparlanmanın faydalarını görüyor" dedi.
##$HABER_1442025$##
Türkiye'nin ise yüksek enflasyon ve siyasi söylemler nedeniyle yatırımcıların kafasında soru işaretleri yarattığını belirten Subran şöyle devam etti:
"Teoride Türkiye yabancı yatırımcılardan daha fazla istifade etmeli çünkü daha güçlü bir büyümeye sahip. Sorun ise enflasyon. Bu büyük fark yaratıyor. İkinci unsur ise siyasi. Bazı fonlar Türkiye'de daha fazla risk almaktan endişe ediyorlar. Siyaset kanadından çok güçlü açıklamalar geliyor. Türkiye pasif değil aktif bir siyaset yürütüyor. Örneğin Almanya ile yaşanan durum... Bazı uluslararası fonlar rakamlara değil; çıkan gürültüye bakıyor. Hergün ya Türkiye'den bir açıklama geliyor, ya da Türkiye ile ilgili bir açıklama geliyor. Bu da oynaklığı artırıyor."
Subran, TCMB'nin faizleri artırması durumunda bunun Türkiye'ye yatırımcı çekilmesini olumlu etkileyeceğini söyledi.
TL'DE 2018'DE YÜZDE 10 DEĞER KAYBI DAHA BEKLENİYOR
Cari açık ve finansman konularının Türkiye ekonomisinin hala "aşil topuğu" olmaya devam ettiğini vurgulayan Subran, "Yeni kısa vadeli dış borçlanma yoluyla büyük oranda finanse edilen yüksek cari açık uzun süredir devam eden bir risk" diye konuştu.
Subran, zayıf TL'nin ihracata fayda sağladığını; ancak artan petrol fiyatlarıyla birlikte ithalat maliyetlerini yükselttiğine dikkat çekti.
TL'deki yüksek değer kaybının döviz ile borçlanan şirketleri olumsuz etkilediğini belirten Subran, "Büyümenin yavaşlaması, cari açık ve devam eden dolarizasyonun etkisiyle 2018'de volatilite ile beraber yüzde 10'luk daha değer kaybı yaşanmasını bekliyoruz" dedi.
Subran, buna karşın kurdaki volatiliteye alışık olan özel sektör için bunun "katastrofik" bir etki yaratmasını beklemediklerini belirterek, "Bu büyük bir oran ama bunun hâlâ kabul edilebilir olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Türkiye'nin ihracatının Avrupa ve MENA'daki iyileşmeden de fayda sağladığını söyledi.
Euler Hermes raporuna göre, Türkiye'nin ihracatında 2018'de tekstil, makine, kimya, otomotiv ve tarım en yüksek potansiyele sahip sektörler olarak öne çıkıyor
TÜRKİYE'DE ŞİRKET İFLASLARINDA 2018'DE YÜZDE 4 DÜŞÜŞ BEKLENİYOR
Rapora göre, önümüzdeki yıl Türkiye'deki şirket iflaslarında da yüzde 4 gerileme bekleniyor.
TL'nin değer kaybının özellikle döviz cinsinden borçlanan şirketleri olumsuz etkilediğini vurgulayan Euler Hermes Türkiye Genel Müdürü Özlem Özüner, "Şirketler arasındaki ödeme davranışlarında bozulma yaşanmaya devam ediyor. İflasların bu yıl yüzde 4 artışla 12,800 olmasını bekliyoruz. 2018'de ise iflaslarda bu yıla göre yüzde 4 düşüş bekliyoruz" dedi.
Özüner, iflas sayısındaki düşüş beklentisinde, Kredi Garanti Fonu ile şirketlere sağlanan finansman desteği, iflas erteleme uygulaması ile şirketlere sağlanan borç yapılandırma imkanı ve alacak sigortasına yönelik artan talebin etkili olduğunu söyledi.
Özüner, kur hassasiyetleri yüksek kimya, tekstil ve elektronik en riskli sektörler olarak öne çıktığını söyledi.
Türkiye'de şirketlerin alacak tahsil sürelerinin (DSO)küresel ortalamanın 16 gün üzerinde olduğunu belirten Özüner,"Türkiye'de ortalama DSO 80 gün. Bu süre inşaatta 111, elektronik'te 110 güne çıkıyor. İleri teknoloji, kağıt, ilaç ve makine sektörleri ödemelerde 3 aydan daha uzun süre bekliyor" dedi.
Özüner, 2016 ve 2017'de ortalama 80 gün olan DSO'nun 2018'de daha fazla yükselmesini beklemediklerini söyledi.
Euler Hermes tahminine göre, toplam kredilerde 2018'de temerrüt beklentisi yüzde 3; KGF kredilerinde ise yüzde 5-10 seviyesinde bulunuyor. Türkiye ekonomisinin 2018'de yüzde 3.5 büyümesi öngörülürken; büyümenin sürdürülebilirliği Türkiye için en önemli unsur olarak öne çıkıyor.
Etiketler