Rekabet Kurulu`nun DEVLET açmazı
Rekabet Kurulu`nun üç yıllık faaliyetleri değerlendirilirken göze çarpan en önemli eksiklik Rekabet Hukuku`nun devlet eliyle yürütülen ekonomik faaliyetlere teşmil edilememiş olması. İlk başta Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.`nin mutlak hakim konumuna rağmen, yıkıcı fiyat uygulaması nedeniyle üç özel şeker üreticisi teşebbüsün faaliyetlerini sona erdirerek piyasa dışına çıkması Rekabet Kanunu kapsamında bulunmamıştı. Bu karar tartışıladururken, özel hukuk hükümlerine tabi olan Türkiye Futbol Federasyonu`nun 1.Lig futbol karşılaşmalarının yayın haklarını spor kulüplerinden alarak bir televizyon kuruluşuna devretmesine ilişkin anlaşma da Rekabet Kanunu`nun kapsamında bulunmadı.
Hızlı tüketim ürünleri satan dünya devi özel şirketlerin Kurum faaliyetlerine başlamadan önceki dönemlerde pasif ticareti engelleyen davranışlarına, trilyon TL üzerinde ceza verildiği halde, Çaykur`un bu vakadan iki yıl sonrasına isabet eden aynı nitelikteki davranışları, Kanun`un ilk uygulama evresinde olunduğu gibi rasyonellikten uzak, eşitlik anlayışı ile bağdaşmaz mülahazalarla göz ardı edilebildi.
Milli Emlak Genel Müdürlüğü yan yana iki limanın birinden ciro üzerinden % 15 bedel alırken, diğerinden bu bedeli almıyor olması, Rekabet Kanunu`nun konusu kabul edilmedi. Belirli bir tarım ürününde satınalım karteli oluştuğu yönünde bir belge üzerine başlatılan önaraştırmada, belge üzerinde Tekel yazıyor olduğu halde, Tekel`in adresi bulunamadığı da belirtilerek, ihlalin varlığını gösterir başkaca bulguya ulaşılamadığı için Soruşturma açılmamasına karar verildi. Öyle gözüküyor ki, Rekabet Kurumu züccaciye dükkanına giren fil durumunda kalmamak için adresi bulunamadı gibi bir mazereti öne sürmeyi yeğledi.
Peki tüm bu çekingenlik ne için? Denizcilik Müsteşarlığı`nın kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri alanında bir yönetmelikle kurduğu tekelin hakim durumunu kötüye kullanıldığı uygulamalarının Rekabet Kanunu`na göre incelenmesi Kurum`un mesleki dairelerince istendiği halde, Rekabet Kurulu tarafından konu niye göz ardı edilmeye çalışıldı? Bu örnekleri çoğaltmak -maalesef- mümkün.
Etkin rekabet, tüm aktörlerin eşit olarak tabi olacakları hukuki düzenlemeler neticesinde oluşacakken, bunu sağlamaya yönelik Rekabet Kanunu`nun seçici biçimde özel şirketlere uygulanması, Rekabet Hukuku`nun varlık gerekçesine aykırı bir yaklaşım. Ülkemizde mal ve hizmetlerin % 30`u Devlet eliyle üretildiği, GSMH`nın % 15`i kamu alım ve satımlarından oluştuğu halde Rekabet Kurumu`nun Devlet karşısında açmaza düşmesinin arkasında iki sebep aranmalı:
İlki, kaynak mevzuat olan AB hukukunda yer alan rekabet düzenlemelerinin sınırlı biçimde mevzuatımıza aktarılmış olduğu. Yani şirketler arası rekabet düzenlemeleri Roma Antlaşması`ndan aynen alınırken, devletin piyasalara türlü müdahalelerine ve kamu karakterli tekellere ilişkin hükümlerin 4054 sayılı Kanun kapsamına alınmamış olması;
İkincisi, Kanun`daki bu eksikliğin yarattığı kolaycılık olanağına kapılınarak eldeki hükümlerin dahi etkin biçimde işletilmemesi suretiyle devletin kollanması.
AB`nin de eleştirilerine hedef olan ilk sorun Kanun`da yapılacak değişiklik ile giderilebilecekken, ikincisi ancak özgüven kazanmak için düşünce yapısındaki değişiklikle giderilebilecek türde bir açmaz. (FİNANSAL FORUM)
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN