Potansiyel büyüme hızında düşüş
Türkiye’nin önümüzdeki dönem en fazla tartışacağı konuların başında üretimin ve büyümenin artırılması ile işsizlik oranlarının düşürülmesinin geleceği açık. Geçtiğimiz hafta açıklanan büyüme ve işsizlik rakamları bizde bu kaçınılmaz gündemi önümüze koyarken, bu konuların gelişmekte olan ülkelerin çoğunda da gündem olacağı anlaşılıyor.
İşte Hürriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam'ın yazısı...
Geçtiğimiz hafta uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyüme hızlarına ilişkin tahminlerini revize ettiği bir raporu açıklandı. Raporda Hindistan dışındaki başlıca gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyüme hızlarının düştüğü, bunun da asıl olarak yatırım görünümünün etkisiyle yaşandığı belirtildi. Fitch’in revizyonlarında potansiyel büyüme hızının en çok düştüğü ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye’nin potansiyel büyüme hızının yüzde 0.5 puan azalarak yüzde 4.3 düzeyine indiği belirtiliyor. Bu değişimde kurlardaki geçen yılki sert yükseliş ardından yaşanan dış değişiklikler ve yatırımların milli gelire oranındaki sert düşüşlerin etkili olduğu belirtiliyor.
Raporda ele alınan ülkelerden sadece Hindistan’ın potansiyel büyüme hızını artırdığı ve en yüksek orana ulaştığı görüldü. Fitch, Hindistan’ın potansiyel büyüme hızının 0.3 puan yükselerek yüzde 7’ye çıktığını hesaplıyor. Bunun dışında Brezilya’nın potansiyel büyüme hızını yüzde 1.8’den 1.7’ye revize eden Fitch, Meksika’nın potansiyel büyüme hızının 0.3 puan azalarak yüzde 2.5’e, Güney Afrika’nın 0.2 puan düşüşle yüzde 1.7’ye, Endonezya’nın ise 0.2 puan düşüşle yüzde 0.3’e indiğini hesaplıyor.
Potansiyel büyüme hızı ekonominin kapasitesini, kapasitedeki değişimi göstermesi açısından önemli bir veri. Bizde daha önce sık tartışılan bu konunun son dönemde fazla gündeme gelmediği görülüyordu. Potansiyel büyüme hızını daha çok, ekonominin sorun yaratmadan kendi dinamikleriyle ulaşabileceği büyüme oranı olarak anlayabiliriz. Bu oran o ülke için ideal bir oran olmayabilir ama mevcut kapasitesini ve imkanlarını gösteren bir orandır. Yani her ülke için amaç potansiyel büyüme hızının artırılması olmalıdır.
KAPSAMLI REFORMLAR
Türkiye’ye baktığımızda daha önce 5’ler civarında değerlendirilen potansiyel büyüme hızının yüzde 4.3’e inmesi elbette olumsuz bir gelişme. Fitch’in rakamı ve hesaplama yöntemleri, baz aldığı göstergeler tabi ki tartışma konusu yapılabilir ama Türkiye’de herkesin son yıllarda potansiyel büyüme hızının düştüğü konusunda hemfikir olduğu da açık.
Potansiyel büyüme hızındaki değişimi etkileyen çok sayıda faktör olduğu biliniyor ama kısaca ekonominin üretim yapısının elverdiği bir oran olduğu, bu küresel değişim sürecinde yapısal değişimin sürekli hale getirilip, yapının gelişmekte olan koşullara göre değiştirilmesi kaçınılmaz hale geliyor. İşte seçimlerden sonra ciddi biçimde ele alınması gereken konuların başında bu nedenle potansiyel büyüme hızının artırılması gelmek zorunda. Sadece geçen yılın son çeyrek büyüme rakamlarına, ya da Aralık sonunda çıkan 4 milyonu aşan işsiz sayısına bakarak bunun yapılması gerekmiyor.
Türkiye’nin büyüme hızının bir süredir düşük seyrettiği, yapısal değişim gereği, özellikle yüksek teknoloji ve yüksek katma değerli ürünlere ağırlık verecek yapının kurulması, küresel değer zinciri içinde yer alınması gerekliliği, zaten uzun süredir tartışılıyordu. Türkiye’deki zaten düşen yatırımlarda uzun yıllardır inşaat gibi sektörlere öncelik verilmesinin getirdiği sakıncalar da herkes tarafından paylaşılıyordu.
Kısacası; kapsamlı reformlarla Türkiye’nin büyüme kapasitesinin artırılması acil hale gelmiş durumda.
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN