İndirmiş gibi yapmışlar!
ÖTV indirimiyle birlikte 1 Kasım’dan itibaren küçük ve orta sınıftaki otomobillerin fiyatları yaklaşık yüzde 10 düştü. Ancak tüketiciler her otomobilin fiyatında düşme olmadığını iddia ediyor. Biz de bu doğrultuda pazarda en çok satan modellerin geçmişe dönük 3 yıllık fiyatlarını bugünkü fiyatlarla kıyasladık. Evet ne yazık ki bazı markalar fiyatları ekim ayına göre sadece indirmiş gibi yapmışlar.
İşte Hürriyet gazetesi yazarı Emre Özpeynirci'nin bugünkü yazısı...
1 Kasım’dan itibaren devreye giren ÖTV desteğiyle birlikte küçük ve orta sınıftaki otomobillerin fiyatları yüzde 10 düştü. Bu da sektöre az da olsa son 2 ayda derin bir nefes aldırdı. Bu indirimleri bazı firmalar kampanyalarla destekleyerek yüzde 20’lerin üzerine çıkarırken, bazıları ise ‘sıfır faiz’ gibi finansal fırsatlar sunarak güçlendirdiler. Durum böyle olunca kur artışlarından dolayı son aylarda alımı erteleyen vatandaşlar kasım ayında showroomlara adeta akın etti. Showroom trafiği ay başından bu yana 3-4 kat artarken, bunun ne kadarının satışlara yansıdığını ise kasım ayı resmi sonuçlarında net olarak göreceğiz. Ama sadece 21 bin adetlik satışın yapıldığı ekim ayına göre en az 3 kat artış olacağı ortada.
VATANDAŞ TEPKİLİ
Hürriyet Gazetesi yazarı Emre Özpeynirci’nin yazısına göre; işte otomotiv sektörü için böylesine hayati öneme sahip bir süreçte hem sosyal medya hem de elektronik posta ile vatandaşlardan fiyatlar konusunda bir çok tepki gelmeye başlayınca şaşırdım. Vatandaşlar fiyatların gerçek anlamda inmediğini, ÖTV indirimi öncesinde yükseltildiği için sanki inmiş gibi gösterildiğini şikayet ediyorlardı. Yani ortada ciddi bir fırsatçılık suçlaması vardı. Şaşırmıştım çünkü böylesine zor bir süreçten geçen markaların bunu yapmayacağını düşünüyordum. Daha doğrusu böyle kritik dönemde gerçekten kendi ayaklarına sıkarlar mıydı? Hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın uyarılarına rağmen...
Bu şikayetlerin sayısı çoğalınca sıkı bir araştırma yapma gereği duydum. Bunun için de bazı uzmanlara danışıp, 2016 yılından bu yana fiyatlardaki değişimi hem Euro hem TL bazında inceledim. Türkiye’de çok satan bazı otomobillerin liste fiyatları üzerinden incelemeler yapıp, bayilerden alınan aylık fiyatları o ayki ortalama kur ile hesapladım. Sonuç olarak gelen şikayetlerin bazılarının gerçekten de doğru olduğunu gördüm. Şimdi bu konuda marka ve model ismi vermeden bazı örnekler paylaşmak istiyorum.
Türkiye’de çok satan X marka bir otomobilin fiyatı 2016 yılında ortalama 12 bin 11 Euro iken (Euro ortalaması 3.4 TL) 2017’de kurdaki artışla birlikte 11 bin 209 Euro’ya (Euro ortalaması 4.07 TL) gerilemiş. Bu aracın 2018 yılı ortalaması ise 12 bin 58 Euro olarak gözüküyor. Bunda da Euro’yu ortalama 4.85 TL olarak hesaplamışlar. Ama gelin görün ki bu aracın ÖTV indirimi öncesi fiyatı bir anda 15 bin 893 Euro’ya yükselmiş. ÖTV indirimi sonrası ise fiyat 13 bin 770 Euro’ya gerilemiş. Hem ÖTV öncesi hem ÖTV sonrası fiyatlarda kur 6.1 TL olarak hesaplanmış. Yani görünen o ki, bu otomobilin fiyatı ÖTV indirimi öncesine göre yüzde 13 düşerken, 2018 yılı ortalamasına göre ise yüzde 14 yükselmiş. (İsterseniz bu fiyatları ortalama Euro kuru ile çarptığınızda aracın TL fiyatını bulabilirsiniz)
İncelediğim bir başka çok satan otomobilin 2016 yılında ortalama fiyatı 23 bin 400 Euro iken, 2017 yılında 22 bin 976 Euro’ya inmiş. TL fiyatlarına göre 2016 yılında bu araçta ortalama Euro kurunu 3.48 TL, 2017 yılında ise 4.26 TL olarak hesaplamışlar. 2018 yılı ortalamasında ise aracın fiyatı 4.65 TL’lik Euro hesabıyla 21 bin 916 Euro’ya inmiş. Ama gelin görün ki ÖTV indirimi öncesinde aracın fiyatı bir anda 26 bin 189 Euro’ya yükselmiş. ÖTV indirimi sonrasında da fiyat 24 bin 98 Euro’ya gerilemiş. Yani ekim ayında fiyat bir anda 3 yıllık ortalamanın üzerine çıkmış. ÖTV indirimiyle aracın fiyatı ekim ayına göre yüzde 8 inmiş gibi gözükürken, 2018 yılı ortalamasına göre ise yüzde 10 yükselmiş.
İncelediğim otomobillerin yarıdan fazlasında böylesine bir hareket söz konusu. Yani fiyatlar indirilmiş gibi gözükse de aslında büyük zam yapılmış. Ama bazı modellerde gerçekten indirim yapıldığına da şahit oldum. Yine Türkiye’de çok satan bir otomobili incelediğimde, fiyatların gerçekten indirildiğini gördüm. Bu modelin 2016 fiyat ortalaması 33 bin 970 Euro iken, 2017 yılında 33 bin 749 Euro, 2018 yılında ise 36 bin Euro olmuş. Ekim ayında ÖTV indirimi öncesinde 34 bin 928 Euro’ya satılan bu araç, ÖTV indirimi sonrası ise 26 bin 885 Euro’ya gerilemiş. Yani hem ekim ayına göre indirim hem de son 3 yılı göre ciddi fiyat avantajı oluşmuş.
2 İHTİMAL VAR
Sonuç olarak Euro’da artış ortada. Kasım 2016’da 3.53 TL olan Euro, Kasım 2017’de 4.52 TL’ye çıkmış. Yani yüzde 28’lik bir artış söz konusu. Kasım 2018’de ise Euro 6.1 TL ile 2017 yılı aynı dönemine göre yüzde 35 yükselmiş. Yani otomobil fiyatlarında bir artışın olması normal ama normal olmayan şey, ÖTV indirimi öncesinde ekim ayındaki büyük yükseliş.
Bunun bana göre 2 ihtimali olabilir;
Birinci ihtimal, otomobil markaları Euro daha da yükselir korkusuyla önceden fazla zam yapmışlar. “Nasılsa satışlar duracak, bu artış bize ileride iskonto şansı verir. Vatandaşı psikolojik olarak indirimli araç almış gibi mutlu ederiz” diye düşünüp fiyat listelerine zammı yüklemişler.
İkinci ihtimal ise vatandaşlar bu araçların gerçek maliyeti olan Euro’nun 3 yılda kaç TL’ye denk geleceğine bakmayacağı için satıcılar kendilerine aşırı güvenmiş. Euro artınca hemen zam yapıp, inince fiyatları o kadar düşürmüyorlar gibi. ÖTV indirimi gelince de bazı modellerde hiç indirim olmadığı gibi ortalama fiyatlarının üstünde satılmaya başlanmış.
Yani sonuç olarak ne yazık ki otomotiv sektöründe de fırsatçılar var. Bunların tespit edilmesi de çok ama çok kolay. Bu yüzden nasıl böyle bir hata yapıyorlar inanılır gibi değil. Açık açık çıkıp, biz şu nedenden dolayı artırdık, şimdi bu yüzden indirim yaptık demeliler. Aksi takdirde vatandaşları kandırmanın cezası ağır olabilir, benden söylemesi...
BANKALAR MUSLUĞU AÇMAYA BAŞLADI
KURLARDAKİ dalgalanma kuşkusuz Türkiye’de en çok araç kiralama sektörünü vurdu. Euro ile borçlanıp Euro ile kiralama yaptıran ancak teminatların TL olmasından dolayı köşeye sıkışan araç kiralama şirketleri yavaş yavaş yaralarını sarmaya başladı. Sektörün en büyük oyuncularından biri olan Intercity’nin Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak, geçtiğimi hafta yaptığı basın açıklamasında son 2-3 aydır kredi musluğunu kesen bankalarda olumlu yönde hareketlenmenin başladığı müjdesini verdi. Ak, “Bunun çözülmesini aralık ayının ikinci haftasından sonra bekliyorduk. Görüyoruz ki bankalar son iki haftadır piyasaya yeniden kredi vermeye başladılar. Bu olumlu ve güzel bir gelişme” dedi.
ÖTV indiriminin ise filo kiralama sektörüne direkt etki etmediğini belirten Ak şunları söyledi; “Filo kiralama sektörü temmuz ayından bu yana çok durgun. Bankaların kredi vermekteki isteksizliği sistemin en önemli tarafı olan finansman ayağını ortadan kaldırmış durumda. Dolayısıyla filo kiralama şirketleri araç satın alamıyor. Araç satın alamadığı için de toplamdaki araç satışları önemli oranda düşüş gösterdi. Filo satışlarının azalması sonucunda biz kendi öz sermayemize yöneldik. Ama tabi bu bütün pazarın da tamamını dolduracak kadar büyük bir adet değil. ÖTV indiriminin, bankaların filo sektörüne kredi vermedeki zorlukları nedeniyle, araç fiyatları ucuzlasa da, toplam otomotiv pazarına kayda değer bir etkisi olmadı.”
2019 2. EL YILI OLACAK
Vural Ak, önümüzdeki 1.5 ayı ciddiyetle takip etmek gerekiyor diyerek, “Bu yıl pazarın 650 bin civarında biteceğini bekliyoruz, çünkü ilk 6 -7 ay araç satışları iyiydi. Son çeyrekteki ÖTV indirimi de satışlara olumlu yönde etki etti. 2019’da pazarın biraz daha küçüleceğini tahmin ediyoruz. 400 bin adet aşılırsa, iyi bir yıl olarak değerlendirmek gerekir. Bunun da çoğunu perakende satışları oluşturur. Filo şirketlerinin araç satın alması biraz daha ertelenecektir. Çünkü çok fazla 2. el araç stokları var. ÖTV indirimi Ocak ayından sonra normale dönerse, araç fiyatlarının biraz daha pahalanması söz konusu. 2019 yılının 2’nci el otomobil alımı açısından olumlu bir yıl olacağını öngörüyoruz” dedi.
Mevcut koşullar nedeniyle bütün müşterilerinin iş süreçlerini ekonomik bir şekilde gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyleyen Vural Ak, “Kiralama ve satın alma açısından baktığımızda, şirketlerin ekonomik iş modellerine döndüklerini görüyoruz. 100 adet otomobil kiralayan firma artık 60 adetle işini görmeye çalışıyor. Dolayısıyla adetsel olarak sektörde bir küçülme var. Şirketler 1-2 sınıf aşağıda, daha ekonomik otomobillere yöneliyor. Uzun zamandır üst sınıf lüks otomobil kiralamayı soran yok. Şu dönem en ekonomik araçlar soruluyor ve ekonomik otomobil yetiştirmekte zorlanıyoruz. Bu talebin bir süre daha böyle gideceğini düşünüyoruz” dedi.
2019’DA ANCAK 40 BİN ARAÇ ALINIR
SON 6 ayda, daha önce almayı hedefledikleri araç adedinin çok altında kaldıklarını da belirten Vural Ak, “Biz her ay araç satın almaya devam ediyoruz. Ama sektörümüz beklentilerin çok altında kaldı. Bizim de büyüme hızımız, geçen sene öngördüğümüz bütçenin altında seyretti. 2019 yılının bizim için bir büyüme yılı olacağını söyleyebiliriz. Şimdiden avantajlı özel kiralama paketleri sunmaya başladık. 2019’da 16-20 bin adet yeni araç almayı planlıyoruz. Toplam kiralama pazarı 40 bin araç alabilirse, bu sektörümüz için iyi bir adet olacaktır” şeklinde konuştu.
LEASEPLAN TÜRKİYE’YE GÜVENİYOR, ÇIKMAYACAK
30’dan fazla ülkede yönettiği 1.8 milyonun üzerinde araçla dünyanın önde gelen kiralama şirketlerinden biri olan LeasePlan ile ilgili geçen hafta yazdığım ‘Dünya devinin Türkiye şoku!’ başlıklı yazım sonrası şirketin Türkiye Genel Müdürü Türkay Oktay arayıp ziyaretime geldi. Konuyu kısaca hatırlatmam gerekirse, Türkiye’deki operasyonunun kurdaki dalgalanma nedeniyle ilk 9 ayda 73 milyon Euro (vergi öncesi 84 milyon Euro) zarar etmesi kiralama devi LeasePlan’ın tüm dünyadaki kârını neredeyse yarı yarıya düşürdüğünü yazmıştım. Yani dünya devi şirketin büyük bir şok yaşadığını bunu da LeasePlan CEO’su Tex Gunning’in “Bu durumdan olağanüstü etkilendik” açıklamasıyla ortaya koyduğunu dile getirmiştim.
LeasePlan’ın uzun yıllardır araç kiralama sektöründe görev yapan finans kökenli Türkiye Genel Müdürü Türkay Oktay gerçekten çok kibar birisi. Gazeteye yaptığı ziyaretinde yazdıklarımın tamamen doğru olduğunu tek yanlış noktanın halka açılma kısmı olduğunu dile getirdi. Ben yazımda LeasePlan’ın dünyada halka açılma planını ekim ayında Türkiye’deki zararı nedeniyle iptal ettiğini yazmıştım. Daha doğrusu uluslararası ajanslar öyle yorumlar yapmıştı. Oktay, bu iptalin Türkiye ilişkisi olmadığını belirterek, “Uluslararası finans piyasalarındaki gelişmeler dolayısıyla daha önce alınmış bir karardı. Başka bir sürü şirket de halka açılmayı bugünlerde iptal ediyor. Onun bizimle hiç ilgisi yok “dedi.
LeasePlan’ın bilançosunda gösterilen Türkiye zararının ise normalin üstünde olduğunu belirten Oktay özetle şunları söyledi: “Uluslararası danışmanlık şirketi halka açılma öncesi rakamları biraz şişirmiş. Evet Türkiye’de bir zarar var ama öyle belirtildiği gibi 84 milyon Euro değil çok ama çok daha düşük. Ayrıca LeasePlan Türkiye’ye güveniyor ve büyümeye devam edecek. Aksi bir kararı yok. Sonuçta her ülke farklı dönemlerde zarar edebiliyor. Bu Türkiye’de kurlarda yaşanan beklenmeyen dalgadan kaynaklandı. Yarın Yunanistan’ın, başka bir yıl Portekiz’in başına gelebilir. Türkiye’de zarar etti diye, çıkması mevzu bahis bile değil. Tam tersine sermaye artırımı yaparak geleceğe daha sağlam adımlarla gideceğiz.”
Sonuç olarak araç kiralama sektörünün tümü kurdaki dalgalamadan dolayı zarar gördü. Ama yaralarını yavaş yavaş sarmaya başlıyorlar. LeasePlan Türkiye Genel Müdürü Türkay Oktay da, 2019 yılında sektörün küçüleceğini ama daha sağlıklı bir yapıya kavuşacağını belirterek, “2020’den itibaren çok daha güçlü bir filo kirala sektörü oluşacak” yorumunu yaptı.
Bekleyip göreceğiz. Kurlar düşüyor, bankalar kredi musluklarını açmaya başladı. Eğer filo şirketlerinin ellerindeki 2. el araçların değeri artarsa o zaman bu sektörün önü yeniden açılır.
BU VİDEO İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Etiketler
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN