Hazine`nin Gücü Giderek Artıyor
Para piyasalarının kontrolünü elinde tutan Hazine`ye şimdi de kamu bankalarını temsil yetkisi verildi. Kurum, yetki alanlarıyla beraber giderek güçleniyor
Yurtiçi ve yurtdışı borçlanma, mali piyasalar, dış ekonomik ilişkiler, gelirler, giderler... Hepsinin sorulduğu ve bu alanlarda yürütme, organizasyon, denetim gücünü elinde tutan kurum bu... İki yıldır anbean takip ettiğimiz IMF`nin Türkiye`deki partneri... IMF`yle beraber çalışan, son dönemlerde sürekli ön plana çıkmaya başlayan kurumdan bahsediyoruz; Hazine`den. Kamu bankalarının özelleştirilmesini amaçlayan yasanın önceki hafta mecliste kabul edilmesinin ardından yasayla beraber bu bankaların temsil yetkisi hükümetten Hazine`ye geçti. Bu yasayla beraber bankaların ön tespitlerinde objektif olmalarını sağlamak amacıyla yönetimi Hazine tarafından atanacak.
Diğer yönetici ve personel seçimi ise yine objektif ve sağlıklı bir şekilde seçilebilmesi için Hazine, banka personel ve teftiş kurulunun oluşturacağı bir komisyonla belirlenecek. Yani Türkiye`nin nakit akışını takip eden ve sağlayan, finans kesiminden sorumlu bu kuruma yeni bir yetki daha verildi. Bu noktada hemen hatırlatalım. Kısa bir süre önce bankalar da bu gruba dahildi. Haziran 1999`da Türkiye Büyük Millet Meclisi`nce kabul edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu gereğince, Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası tarafından paylaşılan düzenleme, denetim ve gözetim yetkisi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Üst Kurumu`na (BDDK) devredilmişti.
GÜCÜ NEREDEN GELİYOR?
Hazine`nin yetki ve görev alanlara şöyle bir bakıyoruz. Türkiye`nin iç borçlanması, yurtdışı tahvil ihraçları, bankacılık dışındaki finans şirketlerinin denetimi, dış ilişkiler gibi konular bu kurumun görev alanları içinde. Sosyal güvenlik ve tarım reformu gibi konularda da bu kurumun çalışmaları doğrultusunda hazırlandı. Yanı sıra Türkiye için hayati önem taşıyan yabancı sermeye hareketleri de bu kurumdan soruluyor. Durum böyle olunca bu kurumu yönetmek Türkiye`yi yönetmek anlamına geliyor. Bu güne kadar Hazine`ye ilişkin önemli bir kavga yaşanmadı hükümetlerde. En azından kol kırılsa da yen içinde tutulmaya çalışıldı. Önceki yıl Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez`in siyasi baskıları gerekçe göstererek istifa etmesi, daha sonra ise Hazine`den Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay`ın intihar girişimiyle o dönemlerde dikkatler bu kurumda toplanmıştı.
Bu arada direkt başbakana ve ilgili devlet bakanına bağlı olarak çalışan kurumla ilgili olarak (kamu bankalarıyla ilgili yasanın ardından) geçen hafta "Hazine ve kamu bankaları DSP`nin eline geçti" şeklinde eleştiriler de geldi. Eleştirilerle birlikte birkaç soru da geldi gündeme. Gücün tek bir kurumda toplanması doğru muydu? Bu kurum ne kadar bağımsız çalışıyordu? Önce ilk soruya yanıt arıyoruz. Hazine`nin gücün tamamını elinde tutması doğru mu? Değerlendirmelere göre hayır. Ama bu bir sorun teşkil etmiyor. Asıl istenen siyasilerden bağımsız bir mali piyasalar üst kurulu oluşturulması, sigorta ve leasing sektörlerinin de Hazine`nin denetiminden çıkarılıp bu kurula bağlanması. Yani Hazine`nin sadece devletin gelir ve gider dengesiyle dış ekonomik ilişkilerini yürütmesi. BDDK`nın kurulmasıyla bankaların Hazine`nin yetki alanından çıkarılması ise olumlu değerlendiriliyor. Doç. Dr. Can Fuat Gürlesel, Türk Hazine`sine son 10 yıl içinde çok fazla görev verildiğini söylüyor. Özellikle Hazine`yi mali piyasaları denetleme konusunda başarılı bulmayan Gürlesel, borçlanma konusunda da siyasilerin etkisine dikkat çekiyor. Şimdiye kadar bütçe açıklarının borçlanılarak kapatıldığını ve bu konuda bir limit olmadığını ifade eden Gürlesel, yeni bütçeyle siyasilere limit getirileceğini, bunun da rahatlık yaratacağını söylüyor. Gürlesel`in değerlendirmesine göre Türkiye`de kamunun gücü çok dağınık, Maliye ve Hazine gibi kurumların yetkileri başbakanlıktan bağımsız bir bakanlıkta toplanmalı.
ÖZ HAZİNE`YE DOĞRU;
Yaklaşık iki yıl önce Hazine`de müsteşar vekilliği yapan ve şu anda İktisat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı olan Cüneyt Sel`e son gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini soruyoruz... Sel, Hazine`nin faaliyetlerini özellikle son yıllarda oldukça başarılı buluyor. Özellikle IMF programında Hazine`nin üzerine düşen gücü iyi ve eksiksiz yaptığına işaret eden Sel, borçlanma programında da şeffaflığın sağlandığını düşünüyor. Hazine`nin teknik bir kuruluş olduğunu söyleyen Sel, siyasi etkilenmelere çok az açık olduğunu, kamu bankaları sürecinde de bunun az olacağına dikkat çekiyor. "Peki Hazine`nin yetkileri azaltılmalı mı?" Sel`in bu soruya yanıtı ise şöyle: "Hazine`den ayrılacak bir şey kalmadı. Bir tek mali sektörde genel bir yapılanmaya gidilirse BDDK yerine mali sektör üst kurulu veya düzenleme ve denetleme kurulu gibi bir girişim olursa sigorta, faktoring, leasing gibi işlerin de bu kurula aktarılabilir. O zaman Hazine de bizim `Öz Hazine` olarak değerlendirdiğimiz, kamunun finansmanı dediğimiz borçlanma ve uluslararası ekonomik ilişkilerde oluşan yapısına döner. Bu da gücünü azaltmaz daha etkin bir şekilde tarihsel fonksiyonlarını yerine getirmeye devam eder." (PARA)
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN