Faizsiz Finans Kurumları İçin Türkiye Cennet!
Bakanlar Kurulu bu kurumlarda açılacak hesapların nama yazılı olmasını zorunlu kıldığı halde Merkez Bankası Tebliği`nde bu durum hamiline şeklinde değiştirildi. Bu değişiklikle özel finans kurumlarının hesapları bir tür sırdaş hesaba dönüşmüş oldu...
Turgut Özal `ın 1983 seçimlerini kazanmasından kısa bir süre sonra Bakanlar Kurulu kararıyla önü açılan faizsiz finans kurumları, kendilerine sağlanan özel olanaklar ve hiçbir denetime olanak vermeyen kapalı kutu konumlarıyla büyük kârlar sağladılar. 1983-87 yılları arasında önce ANAP, daha sonra bağımsız milletvekili olarak görev yapan Doç. Dr. Türkan Arıkan, bu şirketlerin çok açık şekilde bankacılık işlemleri yaptıkları halde bankalara ve diğer anonim şirketlere göre önemli ayrıcalıklara sahip olduklarını, kurumlar vergisinden bile kurtulduklarını söyledi.Arıkan, bağımsız milletvekili olduğu dönemde garip olarak nitelediği faizsiz finans kurumlarının faaliyetleri ile ilgili sorusuna, zamanın konuyla ilgili bakanı Kazım Oskay` ın, Ticari sırdır, cevaplayamam demesi üzerine meraklandığını belirterek, Milletvekilliği ayrıcalığımı kullanıp, özel çaba harcayarak güçlükle elde ettiğim faaliyet raporları, tüm ayrıntıları içermemesine karşın gerçekleri ortaya çıkarmaya yetti dedi.
Doç. Dr. Arıkan, 1985 yılında kurulan Al-Baraka ve Faisal Finans`ın 85-90 yıllarını içeren altı yıllık ve 1989 yılında kurulan Kuveyt-Türk Faizsiz Finans Kurumu`nun ise 89-90 yıllarını içeren iki yıllık faaliyet raporlarını inceledi. Bu tarihten sonraki faaliyet raporlarına ise artık milletvekili olmadığı için ulaşamadı. Ayrıca Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Merkez Bankası gibi konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri elinde bulunduran devlet kuruluşlarından da hiçbir yardım ya da destek bulamadı. İşte bir eski milletvekili ve bir bilim kadınının yalnızca kendi çaba ve ısrarıyla ülkemizde büyük kârlar edinen ve birer kapalı kutu olarak bilinen faizsiz finans kurumları, halk arasındaki adıyla İslamcı bankalar hakkındaki bulguları:
-Al-Baraka ve Faisal Finans kurumları 1985 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla ve 5`er milyar liralık sermayelerle kuruldu. Kuveyt-Türk ise 1989 yılında 16 milyar lira sermaye ile kuruldu. Üçünün toplam kuruluş sermayesi bugünün parasıyla 17 trilyon lira civarında. Bu kurumlar ödedikleri sermayeyi 2-3 yıl gibi, dünyanın hiçbir yerinde görülemeyecek bir hızla kâr payları ile geri aldılar.
-Bu üç finans kurumuna yurtdışından büyük döviz girişi olmadı. Bu kurumların ortakları büyük ölçüde yurtiçinde ve yurtdışındaki Türk yurttaşlarından topladıkları paralar üzerinden çok önemli kârlar yaptılar.
-Özel finans kurumları şube açtıkları takdirde, belirli bir sermayeyi döviz olarak yurda getirmek zorundalar. Oysa bu kuruluşlar her ilde şube açmadan, kamu bankaları aracılığıyla (örneğin Vakıflar Bankası!) para topladılar. Diğer bir deyişle yasaya aykırı hareket ettiler.
-Bu kuruluşlar çok açık bir şekilde bankacılık işlemleri yaptıkları halde, bankalara ve diğer anonim şirketlere göre önemli ayrıcalıklara sahip oldular. Örneğin, hesap sahiplerine ödedikleri kâr paylarını gider yazarak kurumlar vergisinden kurtuldular.
-Aynı kuruluşlar açtıkları kredilerde, vadelere göre kâr payı ekleyerek, örtülü faiz aldılar ve böylelikle faizsiz finans kurumu kavramının tamamıyla dışına çıktılar.
Bu kurumların 1990 yılında verdikleri kredi miktarı 1 trilyon 934 milyar lira. Bugünün parasıyla hesaplanacak olursa tam 351 trilyon 562 milyar lira, diğer bir deyişle yarım milyar dolardan fazla!..
-Bu kurumların araştırılan dönemde hangi kuruluşlara, ne kadar sosyal yardım yaptıkları da belli değil. Doç. Dr. Türkan Arıkan, bu şirketlerin devlet kurumları tarafından korunup kollandığını da belgelerle açıkladı. Örneğin, 19.12 1983 tarihli Resmi Gazete`de, Bakanlar Kurulu kararının 3. maddesinde Bu tür kurumların en az 100 ortaklı bir anonim şirket şeklinde kurulması şarttır hükmü yer alıyor.
Oysa yalnızca iki ay sonra, 25.2.1984 tarihli Resmi Gazete`de Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Tebliği`nin 3. maddesi ise, Kurumların asgari 5 tanesi kurucu ortak olmak üzere en az 100 ortaklı bir anonim şirket olarak kurulmaları şarttır şeklinde değişiklik getiriyor. Böylece bir devlet kurumu, Bakanlar Kurulu kararını bir çırpıda değiştirerek, faizsiz finans kurumlarının kuruluşuna değeri ölçülemeyecek bir kolaylık sağlamış oluyor!.. Yine Bakanlar Kurulu`nun kararında bu kurumlarda açılacak hesapların nama yazılı olması, yani hesap açan kişinin isminin mutlaka isminin açıkça yer alması zorunlu tutuluyor. Halbuki, üç ay sonra Resmi Gazete`de yayımlanan Merkez Bankası Tebliği`nde açılan hesapların hamiline yani isimsiz olacağı belirtiliyor!.Merkez Bankası`nın, Bakanlar Kurulu kararını kendi inisiyatifiyle değiştirmesiyle birlikte, özel finans kurumlarının hesapları bir tür sırdaş hesaba, gizli hesaba dönüştürülmüş oluyor!. Böylelikle, bu kurumlarda hesap açtıran bakkalın da, kasabın da, politikacının ya da bürokratın da kim olduğu asla saptanamıyor!..
Arıkan`ın aynı dönemlerden verdiği bir örneğe göre ise, devlet kurumu Tüpraş, Al-Baraka`dan bir yıl vadeli 150 milyon dolar kredi için yüzde 9.75 ve yüzde 9.37 oranında faiz ödüyor. Bu o dönem uluslar arası kredi faizlerinin çok üzerinde bir oran!.. Doç. Dr. Türkan Arıkan`a göre, faizsiz finans kurumlarının kurulduklarından bu yana 16 yıllık faaliyet raporları kamuoyuna açıklanmalı. Kamu paralarını kullananlar ticari sır gibi soyut kavramların arkasına saklanmadan hesap vermeli. Devlet kurumları da ellerindeki diğer bilgileri basının ve araştırmacıların önüne koymalı. Ancak bu şekilde toplanan muazzam miktarlarda paranın nereye gittiği açıklıkla saptanabilir. Eski milletvekili, Doç. Dr. Türkan Arıkan bütün bu bilgileri verdikten sonra bir an düşündü ve acı acı gülümseyerek son sözcüklerini söyledi: -Sevgili Uğur Mumcu` nun dediği gibi; ticaret-siyaset-tarikat düzeni sürdükçe bu olaylar çözülmez!.. (CUMHURİYET)
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN