Türkiye negatif reel faize doğru
<ımg class="yeniImg" border="0" src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66cf5d69601c04688fbdb340.jpg">
Merkez Bankası’nın bundan sonraki faiz adımının aşağı yönlü olacağını açıklaması ve Pazartesi gelen Mart ayı enflasyon verisinin 2 yılın zirvesi olan yüzde 9,38’e yükselmesi, Türkiye’de negatif reel faiz döneminin başlayacağına işaret ediyor.
ımg>Fercan Yalınkılıç
bigpara.hurriyet.com.tr
Şu anda Türkiye’de reel politika faizi yüzde 0,62 seviyesinde bulunuyor. Politika faizi olarak kullanılan yüzde 10’luk haftalık repo oranından enflasyonun çıkarılmasıyla elde ediliyor.
Uzun dönemli piyasa faizi ise reel olarak zaten ekside seyrediyor. 10 yıllık tahvil faizi yüzde 8,9’dan geçiyor. Yani reel faizi ise eksi yüzde 0,4’ten işlem görüyor.
Bankaların mevduat faizleri ise yıllık yüzde 10 -11 civarında seyrediyor. Bu da reel olarak parasını bankada tutan mudiinin reel getirinin yüzde 0,62 – 1,62’ye indiği anlamına geliyor. Gerçek değeri göz önüne alınırsa parayı artık güvenli mevduatta tutmanın getirisi düşüyor.
Negatif faiz oranlarının piyasalar, tüketici ve ekonomi üzerinde çeşitli etkileri oluyor. Kısaca:
• Kredi hacminde büyüme yaşanıyor
• Mevduat ve tahvil getirileri düştüğü için yatırımcılar hisse senedi, emtia gibi yatırım araçlarına yöneliyor
• Tasarruf oranı düşüyor çünkü reel olarak para zaman içinde değer kaybediyor
• Kredi hacmi arttığı için tüketim artıyor
• Faizler düştüğü için yatırım artma eğilimine giriyor
• Lirada aşağı yönlü baskı yaşanıyor
• Enflasyonda artış eğilimi güçleniyor
• İthalat azalırken, ihracat artıyor
• Carry trade’den ve ülke varlıklarında yaşanan göreceli fiyat kaybı dolayısıyla sermaye girişinde azalma
Türkiye ekonomisi için şu aşamada faizleri düşürmenin en büyük olumsuz etkisi enflasyonda artışı tetikleyecek olmasıdır. Enflasyondaki artış tahvil faizleri üzerinde artış baskısı yaratacağı için, yüksek enflasyon ortamında büyüme için beklenen etkiyi de yaratmayabilir.
Meksa Yatırım Stratejisti Zeynel Abidin Balcı artan faiz ortamında Merkez Bankası’nın faiz indirmek için çok fazla marjı olmadığını belirtiyor. “Enflasyon düşmeden faiz indirim konusunda Türkiye’nin çok fazla marjı yok gibi geliyor bana. Enflasyon faizler için en önemli parametrelerden biridir. Zaten son toplantısında enflasyonda Haziran’a kadar yükseliş bekleyen Merkez Bankası’da ekonominin gereği olarak faiz oranlarını değiştirmedi. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı varken, FED varlık alımlarını azaltma, likidite kısma sürecine girmişken ve de aynı ligde yer aldığımız Brezilya, Rusya’nın faiz artırdığı bir ortamda Türkiye’nin enflasyon düşmeden faiz indirimine gitmesi doğru bir davranış olmaz, gibi geliyor. Merkez Bankası bu dengeleri de göz önüne alarak gerekli hamleleri yapıyor.”
Bir diğer olumsuz etki de zaten çok düşük seyreden tasarruf oranın daha da azalması. IMF, Türkiye’nin yıllık yüzde 4 büyüme oranını tutturması için milli gelirin yüzde 21’i oranında yatırım ve tasarruf oranının yüzde 14’ten yüzde 18’e çıkartılması gerektiğinin altını çiziyor. Tasarruf oranının artması sıcak paraya olan bağımlılığı azaltacağı için daha istikrarlı büyüme sağlayacağı IMF’nin altını çizdiği bir nokta.
Düşük faizin ekonomiyi canlandırma etkisi 2008 krizinden sonra ABD başta olmak üzere Avrupa’da ve Japonya’da kullanıldı. ABD’nin ekonomik toparlanması ancak olgunlaşmaya başlarken, Avurpa’da ise büyüme hala kırılgan. Bu üç ekonomide şu anda en büyük tehlikenin de yüksek değil, düşük enflasyon oranı olduğunun altını çizmek gerekiyor.
<ımg class="yeniImg" border="0" src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66cf5d6a601c04688fbdb342.jpg">
ımg>
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN