Trump başkanlığının getirdikleri
Trump’ın kazanması durumunda altın fiyatlarında ciddi bir sıçrama olur diye yorumlar yapılıyordu. Bunun sebebi ise Trump başkanlığının dünyada jeopolitik riskleri artıracağı yönünde endişeler idi. Yine, Trump’ın başkanlığının belirsiz bir ortam yaratacağı ve belirsizliği sevmeyen piyasanın, güvenli liman olarak nitelenen altına yöneleceği bekleniyordu. Seçim sonucuna karşı altın fiyatlarında gerçekten de ilk tepki 1260 dolar fiyatından 1336 dolara fırlama oldu ancak bu o kadar kısa sürdü ki, seçimler üzerinden bir gün geçmeden altın fiyatları eski seviyesine döndü hatta ABD 10 yıllık faizlerdeki artışlarla beraber altın fiyatı da bir ay önceki seviyesine geriledi.
Trump başkanlığının, aynı zamanda, dolardaki artışı önlemesi ve Fed’in faiz artıramama beklentileriyle dolarda düşüşe sebep olacağı iddia ediliyordu. Tam tersine, seçimlerden önce 3.15 seviyelerinde olan Dolar/TL kuru 3.20 seviyesinin üzerine yerleşmeye başladı.
Piyasa dinamikleri özellikle altın fiyatları açısından normalleşmiş gibi görünebilir ancak Trump döneminin etkileri, kısa vade için değil orta ve uzun vade için, hem ABD açısından hem de dünya açısından önemli değişimler yaratacak. Öyle ki eğer Trump başkan olmasaydı bu yazıda ele alacağım birçok değişime tanıklık edemeyecektik. Bu bağlamda Trump’ın başkanlığı önümüzdeki bir-iki ay açısından değil, uzun vade açısından değerlendirilirse daha faydalı olacaktır.
Öncelikle unutmamak gerekir ki biten seçimlerden sonra bir seri prosedür var, başkanın resmi otorite olarak çalışmaya başlaması 2017 yılının Ocak ayının sonunu bulacak. Bu zamandan sonra ekonomi politikalarında yapacağı her söylem önemli olacak ve belki de şu ana kadar Fed üyelerinin söylemlerini fiyatlayan finansal piyasalar, artık Donald Trump’ın da söylemlerini, belki daha da fazla onu, fiyatlamaya başlayacak.
TRUMP’IN EKONOMİ POLİTİKALARI
Kağıt üzerinde ve şu ana kadar söylemlerine bakarsak Trump’ın ekonomi politikaları hakkında vaatleri: 10 yıl içerisinde 25 milyon istihdam üretmek, yılda yüzde 4 büyüme oranına (son 12 ayda görülenin iki katından da fazla) ulaşmak. Trump’ın dış ticaret ve göç konusunda ele alması beklenen reformlar da zaman alacak. Ekonomi konusunda seçim vaatleri arasında en çok üzerinde durdukları hükümet harcamaları, istihdam, vergi oranlarında indirim, bütçe açığı, faizler ve dış ticaret oldu. Hükümet harcamaları adı altında ciddi altyapı planları var. Beklentisi, bu altyapılara yapılan yatırımların kuvvetli bir istihdam artışı yaratması. Trump’ın önerdiği şekilde vergi oranlarında indirimler ABD halkını daha fazla harcamaya yönlendirebilir ama burada vergi indirimlerinin hangi gelir grubuna ne kadar yapıldığı önem taşıyacak.
Henüz ekonomi planları tam olarak detaylandırılmamış olsa da Trump’ın vergi oranlarını indireceği ve kamu harcamalarını artıracağı kesin, politikası görünürde büyüme odaklı olarak duruyor. Obama zamanında düşen hükümet harcamaları ve borçlanmaları, Trump döneminde artacak. Düşen vergi oranları, altyapıya ve savunma sanayine yapılan yatırımlardaki artışların büyümeye etkisi 2018 yılında izlenmeye başlanacak. Öte yandan tüm bunların uzun süredir artamayan ABD enflasyonunda ciddi artışlara sebep olması bekleniyor. ABD enflasyonunda artış bugünden yarına olmayacak ama uzun vadede öngörülen enflasyondaki artış piyasalarındaki tüm faiz oranlarını etkileyecektir.
Bu noktada Fed’in hükümetten gelen bu harcama artışına karşılık alacağı aksiyonlar önemli, çok sıkı bir para politikası uygulamaya geçerse Trump’ın politikaları büyümenin itici gücü olamaz. Öte yandan en büyük belirsizlik, onun Ortadoğu politikası ve savunma sanayi gücünü nasıl kullanacağı, bu, uzun süredir düşük seviyelerde seyreden petrol fiyatlarını bile etkileyebilir.
Son olarak, Trump çağı için belki de en çok kullanılan söylem globalizasyonun sona erdiği ve anti-globalizasyonun başlayacağıdır. Böyle bir politikadan en büyük zararı gelişmekte olan ülkeler görür. Bu da ancak uzun vadede gözlemlenebilecek.
TRUMP POLİTİKALARI NE GETİRECEK?
Her ne kadar yabancı basın Trump’ın başkanlığının dünya üzerinde değiştireceği yedi önemli konuyu dış ticaret, dış siyaset, sağlık, vergi oranları, yargı, göç ve küresel ısınma başlıkları altında toplamış olsa da bence ilk göz önünde bulundurmamız gereken konu Fed politikaları olmalıdır. Birçok analist, seçimlerden önce, Trump’ın başkanlığının, Fed’in Aralık’ta faiz artırmasını önleyeceğini savunuyordu. Piyasalardaki son rakamlar ve enflasyon beklentilerindeki artış bu görüşlerini değiştirmiş olabilir. Hala Aralık’ta yüzde 50 faiz artırımı yapılmayabileceği yönünde beklentimi koruyorum. Bunun için bence en büyük sebepler hala değerli olan doların seviyesi ve son toplantı metninde ikiden üçe yükselen faiz artırımına karşı görüş olarak duruyor.
Önemli olan Aralık ayındaki toplantı değil akabinde yapılan toplantılarda görüşülen faiz artırım sıklığı olacaktır. Her ne kadar Trump defalarca Fed Başkanı Yellen’ı aleni bir şekilde defalarca eleştirmişse de Janet Yellen’ın 2018 yılı Şubat ayında görev süresinin bitimine kadar istifa etmesi beklenmiyor. Trump başkanlığında kamu harcamalarında bir artış ve gevşek maliye politikaları ileriki dönemde enflasyona sebebiyet verecekken faiz artışları için daha sık bir patika sunan bir Fed ile karşılaşabiliriz. Trump başkan olmadan önce, ataleti kırılamayan enflasyon yüzünden 2017 yılı boyunca hiç faiz artıramayacak bir Fed olasılığı tartışılırken artık Fed’in önümüzdeki yıllarda daha sık bir şekilde faiz artırması ve buna dair bir patika sunması beklenebilir. Bu da hem ABD bono faizlerinde artışa hem de dolarda uzun vadeli bir yükseliş trendine sebep olacaktır. Orta-uzun vadede doların seviyesi ciddi sıçramalara gebe.
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN