2021’de Paranın Otoritesi Fed mi ECB mi olur?
ECB son olarak dün (10.12.2020 Perşembe) yaptığı faiz oranı kararı toplantısının sonrasında gelen basın açıklamasında martta 750 milyar Euro ile başlatılan ve haziranda 600 milyar Euro artışla 1 trilyon 350 milyar Euro’ya çıkarılan Pandemi Acil Varlık Alım Programı’nın (PEPP) 500 milyar Euro daha artırılarak 1 trilyon 850 milyar Euro’ya çıkarıldığını belirtti. Buna ilaveten de net varlık alımlarının Covid-19 krizinin sona erdiğine kanaat getiriline kadar da devam edileceği vurgulandı.
ECB’nin bu ilave 500 milyar Euro tutarındaki genişleme paketinin sinyalleri bu haftaki toplantı öncesinde özellikle ECB Başkanı Lagarde’ın söylemlerinden net olarak anlaşılabiliyordu. Piyasanın da beklentisi bu yönde idi ve ECB piyasanın beklentileri paralelinde bir adım atmış oldu. Diğer yandan Fed’e dönüp baktığımızda Başkan Powell’ın en güncel olarak yakın tarihli kongre sunumunda da yine benzer ifadeler kullanarak ketum tavrını sürdürdüğünü görüyoruz. Fed kısa süre önce yeni uzun vadeli politika çerçevesini uygulamaya koymuş olsa da, enflasyonu nasıl yöneteceğine dair yeni bir bilgi almıyoruz. Fed'in enflasyonu takip etmek için kullandığı temel kişisel tüketim harcamaları halen yüzde 2 hedefinin altında olsa da, fiyat baskıları olmuyor değil. Bu, elbette, 2020’nin son günlerinde yeniden yükselen Covid-19 vakalarının yayılmasını önlemek veya yönetmek için yaygın enflasyon düşürücü kapanmaların olmayacağı anlamına geliyor. Ancak bu konudaki net belirgin durumu, Joe Biden’ın resmen göreve gelmesi sonrasında görebileceğiz.
2020 yılında Euro/dolar paritesinin özellikle 12 Kasım sonrasında yakaladığı güçlü yükseliş ivmesi sonucunda, güncel olarak 1.20’nin üzerindeki seviyelere çıkmasının 2021 yılında da devam edip etmesinde aslında ECB’nin değil Fed’in para politikasının belirleyeceği olacağı yönündeki beklentim daha fazla. Neden mi?
Fed Başkanı Powell aynı cümleleri tekrar ederek sonraki adımları konusunda pek ipucu vermediği tavrını 2021 yılında biraz kenara koyarak yeni politika adımları konusunda daha yeni ve açık ifadeler kullanmaya başlayacaktır diye tahmin ediyorum. Bu konuda sizlere önemli bir gösterge olarak ABD yeni konut satışları verisinden bahsedeyim. 2019 Haziran ayından 2020 yılı Haziran ayına kadar olan 1 yıllık süreçte yeni konut satışları aylık ortalama 690 bin adet iken 2020 yılı Temmuz ayından bugüne kadar olan süreçte bunun aylık ortalama 968 bin adede yükseldiğini görüyoruz. Mevcut ev satışları ise aynı dönemlere baktığımızda aylık ortalamada 5.4 milyon adet iken sonrasında 6.4 milyon adede yükseldi.
Özetle Fed’in faizleri 0.25 seviyesinde tutması ve genişleyici para politikasını sessizce devam ettirmesi mortgage kredi faiz oranlarını uygun seviyelerde tutarak konut satışlarını ciddi olarak destekler durumda olmaya başladı. Konut satışları öncülüğündeki bu hareketlilik ise henüz enflasyonun hedeflenen yüzde 2 seviyesine çıkmasına yeterli olmadı. 2021 yılında hedeflenen enflasyon patikasına girilmesi için gereken ekonomik aktivite canlılığını artırmak odaklı yeni teşvikler gündeme gelebilir. Bu teşvikler sonrasında da yüzde 2 hedefine hızlı bir yakınsama olabilir. Hele ki özellikle vaka sayılarında belirgin bir düşüş olursa. Bu durumda Fed’den uzun vadede birtakım yeni politikalara dair söylemler duymaya başlayabiliriz. Bunun ilk yansıması da dolar endeksinin yukarı yönde hareketlenmesi olur. Bunun sonucunda da Euro/dolar paritesinin 1.17 seviyelerinin altına inmesi durumundan bahsedebiliriz. ECB tarafına baktığımızda ise 2021 yılındaki ana gündemi Euro Bölgesi ekonomileri arasında Almanya lehine bozulan dengenin yeniden sağlanması olacak görülüyor. 30 milyon Euro’ya yaklaşan Euro Bölgesi dış ticaret fazlasının arkasındaki ana kahraman olan Almanya diğer ülkelerden ciddi şekilde pozitif farklılaşmış durumda.
2021 yılında paranın otoritesinin kim olacağının bizim açımızdan ne önemi var?
En önemli tarafı TL’nin hem dolar hem de Euro karşısındaki değeri tabii ki. Aralık ayında nispeten yatay stabil giden dolar/TL kurunun yanında Euro/TL kurunu daha fazla dalgalanır durumda olduğunu görüyoruz. Üstelik bu yazıyı kaleme aldığımız 7-11 Aralık haftasında bu durum daha da belirgindi. O zaman basit bir mantık yürüterek Fed’in yeniden direksiyona geçmesi söz konusu olursa bunun bizim açımızdan ne önemi var sorusunun yanıtı da TL’nin dolar karşısındaki değer kaybının kuvvetlenme ihtimalinin gündeme geleceği şeklinde ortaya çıkıyor. Elbette bize olan etkisi sadece TL’nin değeri ile sınırlı kalmayacak. Fed’in yeniden daha açık ve net söylemlere dönerek 2021 ve hatta ötesine dair politikaları konusunda ipuçlarını verir hale gelmesi öncelikle ABD endekslerini ve ardından da Borsa Istanbul’u da etkisi altına alacaktır. Fed’in direksiyonu 2021 yılında ilk çeyrek boyunca yine ECB’ye bırakmasını tahmin ederken küresel para otoritesi olarak konumunu özellikle 2021 yılının ikinci yarısından itibaren yeniden daha net hissetmeye başlayacağımızı düşünüyorum.
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN