FED para politikasını sadeleştiremiyor
ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz kararları bu konuların başında geliyor. Artık Türkiye’de bir yatırımcı veya finansal piyasa uzmanı FED Başkanı’nı kendi ülkesinin Merkez Bankası Başkanı’ndan daha fazla tanıyor. Hatta FED’in Bölgesel başkanlarını isim isim bilmenin yanı sıra bu üyelerin para politikasına nasıl baktığına da fazlasıyla hakim. Aslında bu durum sadece FED için geçerli değil, birçoğumuz Japonya Merkez Bankası Başkanı’nın adını biliyoruz, Brezilya Merkez Bankası’nın toplantı tarihini ajandamıza not ediyoruz.
İşte yatırımcıların yakından izlediği bir başka kritik FED toplantısını daha geride bıraktık. ABD Merkez Bankası bu yılın 2. Faiz Toplantısını gerçekleştirdi ve yatırımcıları oldukça şaşırtan kararlar ortaya koydu. Faiz oranını değiştirmeyen FED’in üyeleri bu yılsonunda faizin %1’in altında olmasını bekliyor. Bu önemli bir gösterge çünkü bir önceki toplantıda bu beklenti %1,625 seviyesindeydi. Açıklamalarla birlikte FED’in küresel ekonomi ve finansal piyasalarda yaşananları risk olarak gördüğü ve yılsonuna kadar toplamda iki faiz artırımı olabileceği anlaşıldı. Karar sonrası dolar hızlı bir şekilde geri çekilirken borsalar, altın ve gelişmekte olan ülke para birimleri güç kazandı.
ABD para politikaları tüm dünya piyasalarını etkileme gücüne sahip. Bunun sebebi kuşkusuz ki ABD’nin dünyanın en büyük ekonomisine ve rezerv parasına sahip olması. “ABD hapşırırsa dünya nezle olur” ifadesinin ne kadar doğru olduğunu Avrupa’ya, Japonya’ya ve Çin’e bakarak rahatlıkla görebiliyoruz. Ve tabii ki de Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ekonomiler… 2008 finans krizine çare olarak görülen ve gerçekten piyasalardaki çalkantıların önüne geçmeyi sağlayan genişlemeci para politikaları Türkiye ve benzeri ülkelere destek oldu: büyüme hız kazandı, sermaye akımları arttı. Ancak büyüme, enflasyon ve istihdamın hala istenen seviyelere ulaşamadığı ABD’de yeniden genişlemeci para politikalarına ihtiyaç duyulursa ne olacak? İşte FED’in faiz artırması bu nedenle önemli. Fed faiz artırdıkça yeni bir krizde piyasaları müdafaa edecek yeni silahlar olacak. Kısa vadede kötü olarak algılanan normalleşme süreci aslında düşünülenin aksine gelişen piyasalar için de bir güvence olarak algılanabilir.
Peki, FED’in faiz artırmasından neden bu kadar korkuyoruz? Çünkü ABD yatırımcılara cazip bir faiz oranı sunarsa onlar da gelişen ülkeler gibi riskli piyasalardan çıkıp ABD’ye yönelebilir. Bu da Türkiye gibi ülkelerden para çıkışına neden olabilir ama ABD’nin faiz oranları hala cazip olmaktan uzak. İki yıllık tahvil faizlerine baktığımızda, Türkiye’de %10’a yakın olan bu oranın ABD’de %0,9 civarında olduğunu görüyoruz. Yani fark epey yüksek. Bu da bize ABD’de dünkü toplantı itibariyle devam edemeyen normalleşme sürecinin, piyasada yarattığı etki dışında bize ilk aşamada çok da fazla zarar vermeyebileceğini gösteriyor.
Şu aşamada FED’in ABD dışındaki riskler nedeni ile faiz artırımını ötelemesi başta gelişmekte olan ekonomilere zaman kazandırıyor, önemli olan da bu sürenin doğru şekilde kullanılması. Para politikaları zaman kazandırırken reformlar ve maliye politikaları dünyadaki büyüyememe sorununun ilacı olacak.
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN