Makro veriler ve sermaye piyasaları
<ımg hspace="10" vspace="5" align="left" src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66ced3c3601c04688fb9d430.jpg"> TÜİK verilerine göre 2010 yılı Eylül ayında 2003 Temel Yıllı Üretici Fiyatları Endeksi’nde bir önceki aya göre yüzde 0,51, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 6,52, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,91 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6,89 artış gerçekleşmiştir.
Tarım sektörü endeksinde, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 14,22, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 20,22 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 17,38 artış gerçekleşmiştir. Sanayi sektörü endeksinde ise bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 4,93, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,57 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 4,71 artış gerçekleşmiştir.
Görüldüğü gibi enflasyon tarım sektöründe sanayi sektörüne göre daha yüksek seyretmektedir. Bu durum büyüyen, nüfusu artan ülkemizde pek de alışılagelmiş bir durum değil. Çünkü sanayi sektörü satış fiyatlarını daima enflasyona göre ayarlardı.
Daha detaya inersek; Bir önceki aya göre endekslerin en fazla artış gösterdiği alt sektörler, gıda ürünleri ve içecek imalatı (yüzde 1,81), metal cevheri (yüzde 1,79), ağaç ve mantar ürünleri imalatı (yüzde 1,69), büro makineleri imalatı (yüzde 1,67), ana metal sanayi (yüzde 1,35), maden kömürü, linyit ve turba (yüzde 1,09), giyim eşyası imalatı (yüzde 0,97) alt sektörleridir. Buna karşılık elektrikli makine ve cihazları imalatı (yüzde -2,01), tütün ürünleri imalatı (yüzde -0,83), kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı (yüzde -0,46), mobilya imalatı (yüzde -0,37) bir ay önceye göre endekslerin en fazla gerilediği alt sektörler olmuştur.
Burada özellikle makine ve cihaz imalatında fiyat düşüşüne dikkatinizi çekmek istiyorum. Ana metalde maliyet arttığı halde -yüzde 2 yatırım malları talebinde ciddi sıkıntı sinyali olabilir. Yani makine yatırımı hız kesiyor görüntüsü var.
Verilere baktığımızda;
<ımg src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66ced3c3601c04688fb9d432.jpg">
Fiyatlardaki gerilemeyle beraber ciro ve siparişlerde de yükseliş trendi hız kaybetmiş, 2010 yılında 8000 MLN USD ihracat artışı yaparken 30.000 MLN USD ithalat yapmak zorunda kalmışız.
Aslında an ilginç tablo aşağıdaki kapasite kullanım oranlarını gösterir tablo. Krizin neresinde olduğumuzu bize çok açık bir şekilde söylüyor… 2007 yılında yüzde 80’ler seviyesinde olan kapasite kullanım oranı 2008 yılı sonundan itibaren yüzde 60’lara düşmüş ve 2010 yılının son aylarında ise yüzde 70’lerin biraz üzerinde tutunmaya çalışıyor.
Bu tablo bize net olarak 2009’dan iyi olduğumuzu ancak 2007 ve 2008 yıllarına göre hala kötü olduğumuzu gösteriyor.Rekor derecede düşük reel faizler ve daha istikrarlı fiyat hareketlerine rağmen bu oranlar fazla düşük kalmaktadır. Kaldı ki bu orana devletin bütçe açığı vererek katkıda bulunduğu da göz ardı edilmemeli. Bu veriler bize şirketlerin 2007 yılına göre daha karlı olmadıklarını gösteriyor. Ancak borsa tarihi seviyelerde.
Peki neden?
<ımg src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66ced3c4601c04688fb9d434.jpg">
Tüm Dünya’da riski dağıtma eğilimi varken, Avrupa ve Amerika’dan para dışarıya çıkmak isterken, Türkiye, Hindistan, Brezilya gibi ülkelere doğru yönelmektedir. Geçen yılın gerçekleşen faizi ve enflasyonuna bakıldığında reel faizlerin sıfır seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Para kazanmak için gidecek başka bir yer kalmıyor maalesef. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi sadece Türkiye riskinin fazla abartıldığı anlaşıldı ve yatırımcılar Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülke seviyelerine getirdiler.
Ratinglerin nisbi olarak, gecikmeli de olsa yukarı eğilimli olması, yukarıda belirttiğim yavaşlama ve daralma risklerini gösterir verilere kulak tıkanmasına sebep olmaktadır. Bu durum bir borsa balonu oluştu söylemlerine yol açmağa başladı. Bu balonu değerlendirirken gerçek durumu anlamak için Türkiye’deki firmaların piyasa/defter değeri ve fiyat/kazanç oranları anlamında emsal ülke borsalarıyla, gelişmiş kabul edilen ancak bataklarla dolu ülke kuruluşlarıyla karşılaştırılmalıdır.
Bence her şeye rağmen Türkiye’de balon oluşmamış aksine daha önce oluşan batı balonu sönmektedir. Eğer ülke ratingimiz (yatırımcıların tercihiyle belirlediği gibi) yatırım yapılabilir statüye gelirse o zaman bu değerleri hak eden bir borsa olduğu tescil edilmiş olacak.
Saygılarımla,
Hikmet BAYDAR
www.3-goz.com
ımg>ımg>ımg>
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN