İMKB ve reel veriler paradoksu
<ımg hspace="10" vspace="5" align="left" src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66ced3bf601c04688fb9d422.jpg">Aşağıdaki grafikte 2008 yılının başından bu yana borsanın seyrini görmekteyiz.
Grafik bize yatırımcıların 2008 yılında genellikle karamsar olduğunu, 2009 yılının ilk çeyreğinden itibaren bu olumsuz duruşlarını değiştirmeye başladıklarını, 2010 yılı son çeyreğine kadar da alım eğilimli bir davranış sergilediklerini gözlemlemekteyiz.
Satış trendlerinin çok sert ve çok kısa süreli olduğu da gözlerden kaçmamalı.
Hepimizin sık sık dile getirdiği gibi borsa beklentilerin alındığı, gerçekleşmelerin satıldığı bir yer olduğuna göre, Türkiye için 2008 yılının son çeyreğinden itibaren beklentilerin olumluya dönmesini sağlayan bazı verilerin açıklanmış olması gerekirdi. Oysa bir aşağıdaki tabloya baktığımızda bunun tam tersi bir veriyle karşılaşmaktayız.
<ımg src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66ced3c0601c04688fb9d424.jpg">
Aşağıdaki tabloda; İMKB’nin 23 binlerden 50 binlere yüzde 100’e yakın prim yaptığı dönem olan 2009 yılının ilk 3 ayında sanayi üretimi verisi Türk Sanayisi üretiminin ciddi daralma gösterdiğini bize belgelemektedir.
Bu veriler normal şartlarda bize olumsuz beklenti yaratması gerekirken ne oldu da IMKB bu önemli gelişmeyi görmezden geldi? Sanayi üretim verileri sanayi sektörü beklentilerini belirlemekte önemsiz mi kabul ediliyor acaba… Diğer bir deyişle, verileri olumsuza giden bir sektörün hisse senetleri neden agresif bir şekilde alınır?
<ımg src="https://image.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/66ced3c0601c04688fb9d426.jpg">
Sanayi üretim verilerini dikkate aldığımızda İMKB’nin 2007 veya 2008’den daha iyi durumda olmaması gerekirdi. Hatta 2011 yılı için faiz yükselişleri, kur savaşları, temkinli büyüme ve ekonomilerin bir miktar soğutulması gibi konular konuşulurken acaba hangi beklentilerle yeni rekorları konuşabileceğiz doğrusu çok merak ediyorum.
Yukarıdaki çelişkiyi açıklayabilecek tek gerçek Dünya’daki diğer piyasaların durumunun bizimkinden çok daha kötü verilere sahip olması ve bu nedenle de verilerdeki olumsuzluğu yeterince kötü görmemeleri. Başarılı bütçe performansı, notun yükselme trendinde olması, faizlerin düşme eğilimi ve TL’nin değerlenme süreci de trade dediğimiz fiyatlardaki değişimden elde edilecek kısa süreli kar beklentisini yüksek tutmuş, bu nedenle de yabancı ilgisi çok yoğun olmuştur.
Bu durumda söylenecek son söz Türkiye’nin notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarıldığında bu senaryoyu tekrar yaşayabileceğimizdir.
Saygılarımla,
Hikmet BAYDAR
www.3-goz.com
ımg>ımg>ımg>
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN