TCMB’nin güçlü faiz artırımına imza atığı haftada döviz kurları yüzde 3,5 aşağı gelirken BIST 100 endeksi yüzde 1,6 değer kazandı. Daha önemlisi Türk kurumlarının döviz bazı borçlanma maliyetlerinde ( CDS oranları referans alınarak ) bir puana yakın gerileme yaşandı.
Faiz konusunu “ ne olmalı “ ekseninde geçen hafta kapsamlı biçimde işlemiştim. Tekrar edip sizleri sıkmayacağım. Alınan karar son derece doğru ve önümüzdeki aylarda güçlü yararlarına şahit olacağız.
Bugün faiz kararının ekonomi ve piyasalara olası etkilerini işleyeceğim.
Güçlü faiz artırımı ile sorunlar ortadan kalkmadı. Bambaşka bir sabaha uyanmadık.
Halen Türkiye ekonomisi ve piyasaları üzerinde önemli risk-tehditler varlığını koruyor.
Ancak artık daha umutlu olmak için haklı dayanaklara sahibiz.
Para politikası arabanın fren pedalı gibidir.
Araç kullanırken hangi şiddette pedala bastığınızdan daha önemli olan zamanlamanızdır.
Yavaşlamak gerektiğinde tereddüt ederseniz bir süre sonra frene çok daha sert basmak zorunda kalırsınız.
Türkiye geçen hafta kur-enflasyon ikilisinin önüne geçecek kritik bir hamle yaptı. Riskleri törpüledi.
TCMB KARARI EKONOMİYİ NASIL ETKİLEYECEK ?
Merkez Bankası faiz arttırdı diye kredi ve mevduat faizleri yükselmeyecek.
Kurlardaki anormal yükselişi takiben zaten mevduat faizi oranları aylık yüzde 25’e kredi faizleri aylık yüzde 35’e yükselmişti. Gerek ticari gerek bireysel kredilerde yıllık maliyetler yüzde 40’a ulaşmıştı.
Bir süre sonra bu oranların birkaç puan gerilediğine şahit olacağız.
2019 ortalarında ise kredi piyasasında faizlerde çok daha belirgin geri çekilmelere şahit olma şansı yakaladık.
Bir adım ileri gideyim; 2019 ortalarından itibaren TCMB döviz kurlarında yükselişe neden olmayacak şekilde faiz indirimlerine gitme fırsatı yakalayabilir.
Ve daha önemlisi önümüzdeki on ay boyunca sürecek lokal resesyonun can yakıcı bir şiddete tırmanmasının önüne geçebiliriz.
Baz senaryom halen önümüzdeki üç çeyreğin % 3-4 şiddetinde bir resesyona sahne olması bununla birlikte Türkiye ekonomisinde.
2019 ilk yarısının resesyon yerine durgunluğa sahne olması da görece düşük şansa sahip bir seçenek olarak artık masada.
Bu yazdıklarım sizlere iyimserlik sazını var gücümle elime aldığımı düşündürmesin.
Bu olacak demiyorum, keşke diyebilsem sadece olmasını sağlama şansı yakaladık diyorum.
Aslında üç haftadır benzer şeyleri tekrarlıyorum.
İyimser değilim. Aksine halen kaygı duyduğum pek çok şey var.
Sadece umutluyum ve TCMB adımı ile bu bakış açısını perçinledim hepsi bu.
LONDRA NE DÜŞÜNÜYOR ?
Türkiye ekonomisinin sorunlarını yumuşatabilmesi için mutlaka yabancı sermaye girişini başlatması gerekiyor. Bu musluğun vanası da Londra’da.
Para akımının yeniden başlaması borcunu borçla çevirenin de borç kapatmak için varlık satmaya çalışanın da muradına erme şansını artırır.
Elin oğlu bu şartlarda neden Türkiye’ye para soksun, hem ekonomik daralma başlamadı mı diye düşünenler olabilir.
Daralma reel sektörün ve ekonomi medyasının gündemi. Finans medyası için demode.
Finansal piyasalar ortalama 6-9 ay önden koşarlar. Londra artık 2019 ikinci yarısını tartışıyor. Burnunun dibine bakmıyor.
Evet belirsizlikler riskler dezavantaj ama gerek Türk lirasının gerek Türk varlıklarının fiyatı benzerimiz ülkelerin dörtte birine inmiş durumda. Sermayeye en yüksek faiz ödeyen ülkelerden biriyiz.
Profesyonellerin kararlarında fiyatlar asgari şartlar kadar belirleyicidir.
Türk varlıklarının fiyatı yabancı yatırımcıların büyük bir alım isteği ile ülkemizi takip etmesine sebep oluyor.
Takipçi değil eylemci ( ülkemize para sokmaları kastım ) olmaları için Türkiye’de en kötü geride kaldı dedirtmemize ihtiyaç var.
Ben önümüzdeki birkaç ayın bu dönüşüme ev sahipliği yapabileceği görüşündeyim.
TCMB kararı öncesi yabancı gözü ile Türkiye ekonomisi ve piyasaları adına üç önemli risk & belirsizlik kaynağı vardı masada.
Ben ikisinin önümüzdeki haftalarda azalacağı görüşündeyim.
1- Türkiye radikal bir ekonomik sistem değişikliğine gidecek mi ?
2- Türk kurumları vadesi dolan dış borçları çevirebilecek mi ?
3- ABD Türkiye’ye güçlü ekonomik yaptırımlar uygular mı ?
Her ne kadar para ve maliye politikaları iki ayrı elde dizayn ediliyor olsa da Ankara’da güçlü bir koordinasyon olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.
Bu pencereden bakarak Londra TCMB kararını bir niyet okuma olarak yorumluyor.
Benimsenen para politikası Perşembe günü açıklanacak OVP’nin de piyasa pozitif olması ihtimalini arttırdı.
Türkiye’nin en azından önümüzdeki bir yıl geleneksel ekonomi kurallarıyla uyumlu reçeteler ile yola devam etmesi ihtimalinin arttığı düşünülüyor.
Bu yönde bir tercih başta bankalar Türk kurumlarının dış borçları çevirirken daha az güçlük yaşamasını sağlayacaktır.
Gelelim ABD meselesine.
Yabancı gözü ile masada varlığını koruyan risk bu cephe.
Bir tarafta İran yaptırımları diğer tarafta Brunson restleşmesi.
ABD Türkiye’ye etkili ekonomik yaptırımlar uygulamaya mı kalkar yoksa iki sene önce Türkiye - AB arasında yaşandığı gibi köprüler atılmadan bu restleşme ilişkilerin tatsız zeminde sürdüğü bir iletişime mi dönüşür bugünden senaryo üretmek güç.
Ancak ilk iki risk azaldıkça ABD riski yabancı nezdinde daha üstlenilebilir bir hal alacaktır.
Piyasalar ile devam edelim.
BORSA İSTANBUL
Aşağıda TL bazında BIST Banka endeksinin grafiği yer alıyor. Sene başında 194.000 olan bu endeks beş haftadır 100.000 puan yakınlarında yatay seyrediyor.
Dile kolay fiyatlar TL cinsiden yarı yarıya dolar bazında yüzde yetmiş düştü.
TL bazında bir bu kadar daha dolar bazında olanın yüzde kırkı kadar daha değer kaybı yaşansa banka hisselerimizin değeri sıfır olur.
İki aydır 10 TL senede para kazanan Türk bankaları 25 TL fiyatla işlem görüyor.
Banka hisselerinin 2,5 senelik karları kadar fiyat ile işlem görmesinin yukarıda sıraladığım üç nedenin yanında bir özgün ve haklı gerekçesi daha var.
Türkiye ekonomisinin yaşadığı lokal resesyon kredi geri ödemelerinde sorunlara neden oluyor, olmaya da devam edecek.
Bankaların belki de önümüzdeki iki sene elde edeceği kar şüpheli alacaklarına karşılık yazmaya gidecek.
Resesyon % 3-4 ‘den öte bir hız kazanırsa bedelli sermaye artırımlarına ihtiyaç doğacak. Bu da yukarı yönlü potansiyeli yarı yarıya azaltabilecek.
Ben Ankara’nın ekonomi politikasına yönelik tercihinin bu süreçte bankaların karşılaşacağı güçlükleri de yumuşatabileceği görüşündeyim.
Bu bakış açısı Londra’da da taraftar buldukça banka hisseleri hızla kayıplarını geri almaya başlayacaktır.
98.000 seviyesini sırtını dayayabileceği bir destek haline getirmeye çalışan bankacılık endeksinde ben yılın son çeyreği içinde 120.000 – 125.000 bandının 2019 ortalarında da 175.000 – 195.000 bandının test edilebileceği görüşündeyim.
Bankalar dışında bu ölçüde yukarı yönlü marjı geniş sektör yok mu derseniz, şirket bazında bankalara yakın potansiyele sahip ilgi çekici seçenekler var.
Ancak ailece yani sektör bütünü olarak bakıldığında riskin merkez üssü olan bankalar risklerin azalması durumunda da en coşkulu kutlamayı yapacak hisseler olmaya aday görünüyorlar.
DÖVİZ CEHPESİ
Aşağıdaki tablonun sağ sütununa bakarsak Türk Lirasının önümüzdeki hafta ve aylara yayılarak ne kadar yara sarabileceğini kolayca hesaplayabiliriz.
Bu yıl benzerimiz ülkelerde dolar yüzde 20 kadar yükseldi.
Bizim enflasyonumuz onlardan yüksek olduğu için bu sene bizde doların yüzde 40 kadar yükselmesi gerekirdi.
162 olan bir şeyin 140 değerine gerilemesi yukarıdan aşağıya yüzde 13-14 kadar bir geri çekilme gerektirir.
Bu nedenle artık en iyimser senaryoda USDTL’de 5.20 bekleyebilirsiniz.
Kaldı ki bunun gerçekleşmesi için ABD kaynaklı risklerin önemli ölçüde ortadan kalkması gerekiyor. Bu öyle kolay ve bir çırpıda gerçekleşebilecek bir şey değil.
Öte yandan USDTL’de var olan pahalılık ve TCMB hamlesi artık yukarı yönlü hareketler için de güçlü bir engel.
Türk halkı döviz cinsi varlıklarda düşerse nereden alırım diye hedef gözlerken yabancı sermaye girişinin başlaması durumunda alıcıları rahatlıkla karşılayabilecek güçlü bir satıcı bloğu da sahne almış olacak.
Ben bu nedenle yılın kalan bölümünde ( hatta 2019 bütününde ) 5,70 – 6,70 bandında bir seyahatin daha olası göründüğünü düşünüyor, 6,30-6,35 bandının da özellikle Londra kaynaklı yeni satıcıları piyasaya dahil edebileceğini tahmin ediyorum.
Ya 2015-2018 arası yaşanan negatif ayrışma derseniz elbette bu farkın da kapanması düşük olasılıklı bir seçenek olarak ileride masaya gelebilir.
Ne zaman ? Bence en erken 2021 yılında.
Görünen gelecekte lokal ve küresel şartlar o boyutta bir geri dönüşe elverişli değil.
YENİ BİR YOLA ÇIKIYORUM
Geride kalan dört sene tasarruf sahipleri adına karar almanın hayli güç olduğu bir seyre sahne oldu. Benzer zorluklar önümüzdeki dört sene için de geçerli olacak.
Finansal piyasalarda kar veya zarara neden olan şey fikirler değil kararlardır.
Bu gerçeği ve ihtiyacı göz önüne alarak bugün yeni ve zorlu bir yolculuğa başlıyor bu mücadelede birlikte yol almak isteyenleri GPG’ye bekliyorum.
http://pusulaninotesi.com/gpg/