Trump sonrası: “Hazine tahvili sat, hisse senedi al”
Trump, güvenlik için Internet’in kapatılabileceğini savunmuş, bilgisayarların hatayı karmaışk bir hale getirebildiğini savunmuştu. Ayrıca teknoloji şirketlerinin bilgisayar ve diğer ürünlerini diğer ülkeler yerine ABD’de üretmesi gerektiğini savunmuştu. Hatırlanacağı gibi Trump, başka ülkelerde üretim yapan şirketleri ABD’de üretim yapmak için ikna edecek ve ABD’de üretim yapmayanlara ek vergiler getirecek. Bilindiği gibi çoğu ABD şirketi düşük işgücü maliyetleri nedeniyle başka ülkeleri, en başta da Güney ve Doğu Asya ülkelerini tercih etmektedirler.
Trump’ın bir derdi de Çin’le. Çin’de artmakta olan üretici maliyetlerinin yanı sıra Trump aynı zamanda Çin’den yapılan ithalata %45 vergi koyacağını söylemişti. Bu durum ABD şirketlerinin maliyetlerini ciddi anlamda yukarı çekebilir. Ayrıca Trump’ın serbest ticaret anlaşmalarının yeniden gözden geçirilmesine ilişkin fikirleri de şirketleri tedirgin edebilir. ABD ve Çin’in birbirine olan ticareti GSYH’lerinin %4’ünü oluşturuyor. Çin’in ihracatlarına olan talebin inelastik olması Çin’in elini güçlendiriyor. Haliyle diğer gelişmekte olan ülkeler de Çin’i ikame edemeyeceğinden avantaj elde edemez. Ancak GSYH’sinin %27’si ABD’ye olan ihracatından oluşan Meksika büyük darbe alır.
Grafik 1: Trump öncesi ve sonrası ABD teknoloji şirketleri (Kaynak: Bloomberg, KapitalFX Araştırma)
Trump’ın Dodd-Frank Yasası’nı yürürlükten kaldıracağı vaadi ABD’de bankacılık sektörünü, ekonomik büyümeyi artıracağı beklentisi de sanayi sektörünü olumlu etkiledi. Ancak Çin, Meksika ve dış ticaret anlaşmalarına ilişkin olumsuz düşünceleri ve seçim kampanyasındaki tutumu teknoloji sektörü üzerinde baskı yarattı. Bu yüzden ABD endeksleri de kendi içinde ayrışıyor. Küresel piyasalarda “Hazine tahvili sat, hisse senedi al” eğilimi oluşurken, hisse senedi piyasasında da “teknoloji sat, banka ve sanayi al” görüşü ağırlık kazandı.
Dodd-Frank Yasası nedir? Kısaca bankalarla ilgili daha çok düzenleme, daha fazla gözetim içeren bir yasa, 2010’da zamanın ABD Başkanı Barack Obama tarafından onaylandı. Özellikle “batmak için çok büyük” olan bankaların daha fazla denetlenmesini öngören, risk oluşturacak kadar büyüdüğü öngörülen bankaların gözetim kurumları tarafından küçülme/bölme hakkını içeren, güçsüz bankaları yeniden yapılandıran bir yasa. Ayrıca yasanın içerdiği Volcker kuralı da bankaların türev piyasa işlemlerine sınır getirdi ve spekülatif işlem yapmaları engellendi. Bu kural bankaların kazanç elde etmesini zorlaştırmaktaydı. Trump dediği gibi Dodd-Frank Yasası’nı yürürlükten kaldırırsa bankalara türev piyasalarda daha serbest bir hareket alanı oluşacak ve bankalar FX işlemlerinden de karlarını artırabilecekler. Ancak şeffaflığı da ortadan kaldıracağı için bankacılık sektörünün risklerini de artıracaktır.
Bir diğer konu, büyüme meselesi... Trump ekonomik büyümeyi nasıl artıracağını söylemedi. Trump’ın vergileri indirme vaadinin şirketler için olumlu olması, aynı zamanda genel olarak Cumhuriyetçi Başkanlar gibi hükümet harcamalarını artırarak büyümeyi yükseltebilecek olması gibi durumlar söz konusudur. Bir de ABD şirketlerini yurtiçinde üretim yapmaya çekmesi durumunda dolaylı yönden enflasyon ve istihdam da yaratabilir. Tabii ABD’deki işgücü Güney veya Doğu Asya’ya ya da Meksika’ya benzemez. Ucuz işgücünden nitelikli işgücüne geçmek zorunda kalacak bu şirketler. Teoride bir açıdan iyi, bir açıdan kötü. Şirketlerin işçi maliyetleri artacak, ancak bir yandan da istikrarlı ücret artışı sağlanamayan işgücü piyasasında artan işgücü maliyetleri ilerleyen dönem için ücret enflasyonunu, onun üzerinden de tüketici enflasyonunu destekleyecek. Pratikte ise, ABD şirketleri kendilerini verimliliğe en iyi adapte eden şirketlerden olmaları nedeniyle bu duruma kendi açılarından optimal çözümler getirecektir. Mesela işçi çıkarabilirler, olan da hane halklarına olur.
Trump yoğun bir şekilde altyapı harcamalarını da artırabilir. Vergi indirimleri tüketim alışkanlıklarını da bir seviye yukarıya taşıyabilir. Yani iç talep ve hükümet harcamaları kaynaklı bir büyüme stratejisi izleyecek. Bunun için Fed’in de uzun süre düşük faiz uygulamasını isteyebilir. Çünkü Trump yüksek büyüme oranları yakalayarak başarı hikayesi yazmak istiyor. Fed buna uyar mı, bilinmez. Para politikası yapıcıları ile hükümet arasında sürtüşme yaşanacak bir bölüme de giriyor olabiliriz. Bu yazının bir diğer retoiği de; 2013’te orç tavanının artmasını kabul etmeyip hükümetin kapanmasına neden olan Cumhuriyetçiler, şimdi bunu kendileri mi isteyecek?
Son olarak; Albert Camus ile bitirelim:
“Bütün büyük olayların, büyük düşüncelerin önemsiz bir başlangıcı vardır.”
- BIST
- DOLAR
- EURO
- ALTIN